Sözde

Image title

"Nefret ediyorum bu şehirden" diye haykırmak istedi kız. Soluk soluğa çıkmıştı tam yirmi sekiz basamaklı merdiveni. Kendini ağlamamak için o kadar sıkmıştı ki, kaburgalarının sızladığını hissetti. 

-Okumak için geldim be bu şehre. Okumak, avukat olmak için. Ama yaşadıklarıma bir bak, sanki avukat değil de şair olacağım. Annem, babam "kızımız avukat olacak" diye Eskişehir'de omuzları dik, gururlanarak yürürken; ben bu lanet şehirde hergün aşk için ağlıyorum. 

Son otobüsü de kendine kızarken kaçırmıştı. Şimdi Bahçelievler'den Kızılay'a nasıl yürüyecekti? Hafif hafif yağan yağmur kıza inat olsun diye midir bilinmez ama gökyüzünden fışkırırcasına yağıyordu. Yürümeye başladı. Sinirden o kadar hızlı yürüyordu ki Maltepe'ye nasıl geldiğini anlayamadı bile. Saat 02.15'i gösteriyordu. Gece kulübünün önü sarhoş insanlarla doluydu. Alkol kokan insanlar üzerine üzerine yürüyordu. Korkmadan yoluna devam etti. Bir adam laf attı, kız yoluna devam etmek yerine "Senden daha beter pislik bir adam benim hayatımı zaten mahvetti. Kendini boşuna yorma abi bu beden sana çalışmaz." dedi. 

Söylediği sözün ağzından nasıl çıktığına inanamadı ama hızlı adımlarla yoluna devam etti. Kızılay'a geldiğinde sokaklarda birkaç insan gördü. Gecenin efendileri denilen evsizler çok kibarlardı ona karşı. Bu saatte yurda gidemeyeceğini anladı. Telefon rehberinde gezinmeye başladı. Arasa ne diyecekti ki karşındakine? Aklına barda çalışan solist arkadaşı geldi ve hemen aradı. 

-Mehtap, özür dilerim bu saatte aradığım için, uyandırdım mı? İnan zor durumda olmasam bu saatte rahatsız etmezdim lütfen kusura bakma. 

-Saçmalama kızım önemli değil, hayırdır inşallah ne oldu iyi misin ?

-Geceyi Kaan ile geçirdim. Her şey çok güzeldi ama birden kavga etmeye başladık. Şuan Kızılay'dayım yurda da gidemem. Sana da uygun ise bu gece sende kalabilir miyim? Söz sabah erkenden giderim sana rahatsızlık vermem. 

-Ne rahatsızlığı abuk subuk konuşma. Bekle hemen almaya geliyorum seni. 

Yağmurdan ıslanan kıyafetleri rüzgar estikçe üşümesine neden oluyordu. Biraz daha dışarda durursa hasta olacağını biliyordu. Sonunda Mehtap geldi. Arabada hiç konuşmadılar ama Mehtap bir şeylerin yolunda olmadığının farkındaydı. Eve girdiler ve Mehtap hemen üzerini değiştirmesi için yeni kıyafetler verdi. Oturma odasına elinde iki kahve ile girdi. 

-Anlat bakalım Filiz yine ne oldu ?

'Yine' kelimesi kadar berbat bir kelime yoktur. Derdin var ve sen anlatmak istiyorsun ama karşındaki insan seni küçümser gibi hatta bıkmış belli ki o kelimeyi söylüyor. -Dört aydır kavga dövüş ilerliyor bu ilişki. Her kavgada alttan alan taraf ben oluyorum. Kendimden ödün verirken o hala kavga etmek için bahaneler buluyor. Mükemmel bir insan olduğunu biliyorum. Hiçbir sorunumuz yok ama o çok farklı düşünüyor. 

-Açıkcası Kaan çok karmaşık biri. Yani onu anlamak oldukça zor. Romantik bir erkek, anlayışlı, dürüst. Bunlara bakacak olursak anlarım mükemmel deyişini. Ama her şey bununla bitmiyor ki. Rahat, fazlasıyla rahat. Buna güven denilmez ama biliyorsun tatlım. Kaan eğlenceye düşkün biri, Allah var yakışıklı da. Bu yüzden de etrafından kız eksik olmuyor. Peki ya şimdiki kavga hangi kız yüzünden oldu?

-Kız yok. Her şey çok güzeldi. Film izleyecektik hem de benim en sevdiğim filmi "Kış Masalı". Şarap almış ben seviyorum diye mumlar falan. Sonra filmi kapattık "fal mı baksan kahve yapsam da" dedi. Sevgilim sonuçta ikiletmeden kabul ettim. Fal bakmak beni kötü yapıyor bunu bildiği halde istedi. Bakmaya başladım o ise karşımda gülüyordu. Haliyle kızdım. Birden patladı resmen. Ne akılsızlığım kaldı ne de şerefim.

-Takma kızım kafana. Alışmadın mı bu adam böyle patlıyor sonra kapında çiçekle bekliyor. Hadi yat uyu. Şu an buna ikimizin de ihtiyacı var. Emin ol sabah dayanamaz arar özür diler. Mehtap gitti odasına. 

O horul horul uyurken Filiz hala Kaan'ı düşünüp ağlıyordu. Kaan'ın sınav zamanı olduğu için stresten patladığını düşünerek avuttu kendini. 

Uyandığında saat 12.45'di. Apar topar kalktı yataktan. Mehtap evden çıkmış buzdolabının üzerine de not bırakmıştı:

"Kahvaltı yap, istediğin kadar da kalabilirsin ama sakın ağlama; o adam dönecek!"

Başkasının evinde kalmak huzursuz etti ama o evi temizlemeye başladı. Hırsını eşyalardan aldı. Telefonun sesi açık olmasına rağmen devamlı telefona baktı. Ne bir arama ne de bir mesaj vardı Kaan'dan. Canı sıkıldığı için facebook hesabına bakmak istedi. Keşke bakmaz olaydı. Anasayfa Kaan'ın paylaşımları ile doluydu. O kız yağmurda ağlayarak yürürken, evlenmeyi düşündüğü adam kızlarla boy boy fotoğraflar paylaşmış. Sinirlerine hakim olamadı. Arayıp ağzına gelen bütün küfürleri edecekti. Aradı ama Kaan telefonu açmadı. Otuz beşinci aramada pes etti. Hazırlandı ve yurda gitmek için evden çıktı. Ayıp olmasın diye arkadaşına yemeği yapıp çıkmıştı evden. Hala telefonunda bir hareket yoktu. Konur'da barların önünden geçerken Leman Kültür'de gördü Kaan'ı. Adeta dünya başına yıkılmıştı. Yanındaki sarışın kızın kim olduğunu anlamaya çalışırken Kaan'dan bir son dakika golü daha. Dün gece evde sarılarak film izlediği, defalarca "seni seviyorum" diyen o adam kızla öpüşmeye başlamıştı. Filiz hatırladı ki o sarışın, Kaan'ın eski sevgilisiydi…

Bir şeyler yapması gerekiyordu. Bu durumu kabullenip bir şey olmamış gibi gidemezdi oradan. Dost Kitabevi'nin önündeki banka oturdu ve hemen bir sigara yaktı. Aklında hiçbir fikir yoktu. Ne kadar da çok güvenmişti bu adama. Ayrılığın 2. evresi başlamıştı ve şuan Kaan'ı kötülüyordu kendine. Yanına oturan tanımadığı adama "Ateistti zaten. Her şey süper olsa da bu çok büyük bir sorun olurdu ailem için. Tipine bakıp sevdim, hataydı kalbine bakmam gerekirdi." Adam şaşkına döndü ama üzgün bir kız da iyi fırsat demektir. Bunu kaçırmak istemedi. Ceketinin cebinden viski matarasını çıkarttı, kıza ikram etti. 

Boğazından akarken viski, yemek borusunun yandığını hissetti kız. Başka zaman olsa bunu yapmazdı ama artık kaybedecek bir şeyi olmadığını anladığı için Kaan'ı unuttu birkaç saniye ve yapıştı adamın dudaklarına. Soluksuz 5 dakikadan sonra adını bile bilmediği adamla Leman'a gitti. Kaan'ın farketmesi uzun sürmedi. Kalktı o adamı ve Filiz'i dövmek istiyordu. Kaan masaya geldiğinde egosu tavan yapan Filiz:

-Olay çıkarma ve masana dön Kaan. Dün geceden beri yaptıklarına bakılırsa çok güzel aşk acısı çektin. Burada masama gelmeye hakkın olduğunu sanmıyorum. Beni tamamen kaybettin. Kaan birkaç saniye etrafına baktı. Herkes onları izliyordu. Bir gururu vardı, yaptıkları savunulacak bir şey olmasa bile karşısında birinin ona laf etmesine tahammül edemezdi:

-Yok canım ne olayı ya? Ben sadece bak keyfine deyip 2 bira ısmarlayacaktım size. Rahat ol kızım ve anla bu dünya senin etrafında dönmüyor. Sen çekip gittin ya o evden, beni sakinleştirmek yerine, işte o an benim için bittin. 'İyi günde kötü günde' deniliyor evlenirken. Arkasına bile bakmadan giden bir kadının ömrümün sonuna kadar yanımda olmasına izin veremezdim. 

Söylediği gibi de o 2 birayı yolladı masaya. Filiz'in ne sesi çıkabildi ne de o masadan kalkabildi. Eski sevgilisi o mekanı arkadaşları ile terk ederken son kez baktı ona. Gülerek dışarı çıkıyorlardı. 

Bu olayda kaybeden Kaan mıydı Filiz miydi bilinmez ama; bir kez daha anlaşıldı "Aşk denilen şey hata affetmez" idi…