Mandal

Hava hep rüzgarlıydı kuruduğumdan beri... Hiç de dinmeyecekmiş gibi esiyordu da yıllardır... Bense hala hiç güven vermeyen ve çürümek üzere olan bir çamaşır ipine öylesine asılmış halde bekliyordum çok zaman önce kurumuş olmama rağmen... Rüzgarın şiddetinden uçuşup bir yerlere mi giderdim yoksa unutulduğum bu ipten alır mıydı beni bir çift el bilemiyordum. Günler sonra esintinin şiddetiyle biraz ipten yükseldiğimde pencereden içeri baktım ve umutla beklediğim o bir çift elin bana doğru yaklaştığını gördüm...

Ancak hiç de beklediğim nedenle bana yaklaşılmıyordu ve rüzgarın şiddetini daha da artırıp bu parmaklıksız zindandan beni yakalanmadan uçurması için herşeyimi verebileceğimi düşündüm... Yeter ki bir çift mandalın kıskancında kalmasaydım daha yıllarca... Doğanın merhameti karşısında insanoğlunun eli yenik düşmüştü. Rüzgar beni özgürlüğün tadına bakmam için doyasıya uçururken ben de yeni hayatıma nerede başlayacağımın merakıyla yeni dünyalara bakıyordum.

Gözlerimi kapatıp esintinin tadını çıkarırken yeni dünyama başlayacağım o yere çarpmanın da vermiş olduğu acıyla beraber gelmiştim. Gözlerimi açtığımda gene başka bir evin başka bir çamaşır ipine takılarak havada asılı kaldığımı anlamam uzun sürmemişti ki daha kendime gelmeden pencereden uzanan bir el de canımı oldukça yakarak mandalı göğsüme doğru takmıştı bile. Hardal rengine çalan desenlerimden oluşan kumaş bedenime geçirilen bu yemyeşil mandalla oldukça uyumsuz bir çift olmuştuk. Rüzgar dinmiş, hava kararmıştı. Umut dolu hayallerim yeşil bir mandalın kıskacında kalmıştı....