Yolculuk...

Yine bir yolculuk görünüyordu ufukta... Bu sefer çok farklı ve alışık olmadığım bir yolculuk... Daha önce yurtdışına çıkmış olsam da, bu farklı bir çıkış olacaktı... Bilmediğim ve yabancısı olduğum bir diyara belki de dönmemek üzere gitmekti... Evet, böyle bir yolculuğun arefesinde hazırlıklara başladım. Oranın mevsimine uygun elbiseleri hayellerimle birlikte yerleştirdim valizin içine.. Biraz hüzün, biraz da buruk bir heyecan vardı üzerimde... Bir yanda sevdiklerim diğer yanda sevdam duruyordu... Bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Sıra veda etmeye gelmişti. Bu kolay olmayacaktı, nitekim kolay da olmadı. Ellerini öpüp, duasını aldık annemiz ve yakınlarımızın... Artık yola koyulma vakti gelmişti...

Bir Perşembe sabahı, saatin 04.00 olduğu bir vakit çıktım evden... Havalimanına kadar beni yolcu etmeye gelen sevdiklerimle birlikte gönlümün sevdasına doğru yol alıyordum... Saat 06.15’te uçak kalkacak ve bilmediğim diyarlara doğru süzülecektim gökyüzünde... Evet, ufukta bir yolculuk gürünüyordu... Bu bir sevdanın yolculuğuydu... Bu bir idealin yolculuğuydu... Bu “yaşatmayı yaşamaya tercih edip, önden giden atlıları” örnek alanların yolculuğuydu... Bu bir bilinmezliğe gönül rahatlığıyla gitmenin yolculuğuydu...

Yıllar önce bir sevdaya tutulmuştuk. Öyle bir sevda ki; dünydaki bütün sevdalar küçük kalır bu sevdanın yanında... Öyle bir sevda ki; hayatın amacını öğretti bize... Öyle bir sevda ki; hasreti gönülleri yakan... Öyle bir sevda ki; adı MUHAMMED MUSTAFA (sav) olan... Sevdamız bizimle beraber büyüdü içimizde – kendisi büyüktü büyük olmasına da, bizim idrakimiz dardı. – Sevdamız büyüyerek dağları, dereleri, tepeleri, ovaları, denizleri aşarak okyanusa dayanmıştı... Ve “Okyanus’un Ötesi”ne yol görünmüştü...

Durup düşündüm ve dudaklarımdan şu sözler döküldü: “OYSA HEP YOLCULUKLARDI KENDİME SAKLADIĞIM.”

Etiketler: yolculuk