Yol Haritası

Yollar, yollar boyu adımlar… Her adımda bir harf daha düşüyor. Düşüyor da yollar dile gelmek ister gibi bir hale bürünüyor. Adımlar yetmez artık iz bırakmaya, dile gelmesi için zerre hükmündeki toprağın... Koşmalı şimdi yollar boyu. Bir adam ki yolun ortasında;

''Ceplerinde bir tutam kelime

Heybesinde bir yığın kelime

Şapkasına bile doldurmuş kucak dolusu kelime…''

Ondaki bir çift göz hasreti belki de. Bir yüreği daha sahibine teslim etme telaşesi. Ellerinden anlaşılıyor acelesi. Nasıl da sıkmış avuçlarını kaybedebileceği bir anın kaygısıyla. Koşmasına sebep, susturma çabası etraftaki boz bulanık uğultuları. Kulaklara dolmasın da sesler, işgal etmesin boş yere gönülleri. Gönlün tek sahibine koşarken, ayakları vesile etmesi gibi. Onun lafzıyla hem hal olsun, onun vuslatıyla kan ter içinde koştursun. Koşsun koşmasına yüreklerimiz de istikameti şaşmaz mı hiç? Yok mu bir haritası bu yolların, yıldızların olduğu gibi? Yara bere içinde kıvranmadan, yanlış tutturduğumuz bir yolda... Yorgunluk nedir bilmeyecek bir ruh için... Solmadan gönlümüz, harabelerle doldurmadan henüz… Gönüllerde gül dermeye geç kalmamak için... Can suyunu hep dipdiri kılmak için aslında… Yok mu şimdi bir haritası bu yolun?

Emanet aldığımız şu geminin, asıl kaptanı saymışken kendimizi; emanete hıyanet etmeden, kırmadan üstelik geminin her bir yanını… Su almaya başlamadan henüz, bir haritası olmalı. Dilimizde tumturaklı türkülerle gidilmez bu yolda. Nara atarak değil aslında. Bin bir yükü sırtlamışçasına, ama ruhların belini kamburlaştırmadan bir yol tutturmalı.

Gönüllerimizden ayrık otlarını temizlemeden hissedilmez gül kokusu. Kalp otağını sahibine gülizarla sunmalı. Sahi adımlar yetmez, koşmalı yüreklerimiz kan ter içinde ve baki olana vuslat arzusuyla coşmalı. Öyle coşmalı,  gümrah ırmaklar misali ummana hasret duymalı. Şaşmasın ama gönlün ibresi. ''Yok mu bir haritası bu yolların?'' Vardır elbet, unutmamalı kalbe inkişaf eden o sesi:

''Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar.'' (Bakara 189)''