Ah Bu Düşünceler..

Ne kadar özgürüz değil mi? Özgürüz evet, hem de uçsuz bucaksız. Özgürüz sorgusuz sualsiz. Özgürüz kimse duymadığı sürece…

Özgürlük, sınırları olmayan geniş bir kavram çoğumuz için. Hepimizin sonuna kadar savunduğu, hayatlarımızdan taviz veremeyeceğimiz önceliklerimizden bir tanesi. Özgürlük deyince birçok şey geliyor insanın aklına. Buraya farklı hususlarda birçok özgürlük konusu sığdırabilir, kısıtlanan hayatlarla ilgili bir sürü hikâye anlatabiliriz...

Benim bahsetmek istediğim, düşüncelerimizdeki özgürlük. Evet, düşüncelerimizde özgürüz; kimse duymadığı sürece. Bir günün sabahından akşamına kadar neler geçmiyor ki aklımızdan. Bir sürü şey. Ne büyük bir derya değil mi zihnimiz? Neler sığdırmıyoruz ona. Yaptıklarımız, yapacaklarımız ve yapmak istediklerimiz. Ne düşünürsen düşün bedava.. Sınırsızca bedava…

Bunların yanı sıra bir de endişelerimizi düşünüyoruz. Bir hata yaptıysak telafisini, yapmak üzereysek sonuçlarına takılıp kalıyoruz. Bunları da düşünüyoruz.

Bir de etrafımızdaki insanlar için düşündüklerimiz var. Bu duru benim biraz komiğime gidiyor. İş arkadaşımız, komşumuz, akrabalarımız, kardeşimiz, eşimiz kim geliyorsa aklınıza hepsi için düşünüyoruz. Aklımızdan neler neler geçiyor. Nasıl bir ikiyüzlülük yapıyoruz değil mi onlara karşılık. Onlar da bize tabi ki... Böylece geçinip gidiyoruz...

Kimine kızıyoruz, yüzüne söyleyemiyoruz. Ama düşüncelerimizde onu yerden yere vuruyoruz. Kimini kıskanıyoruz ama belli etmiyoruz. Zihnimizde ise ‘bir açığı olsa da sevinsem’ diye düşünmeden edemiyoruz. Bazen de mutluluk diliyoruz, iyi niyetlerde bulunuyoruz. Fakat aynı anda bunun tam zıttı düşünceler beynimizde cirit atıyor.

Sevgilerimizi aşklarımızı da söyleyemiyoruz. İçimize atmaktan en sonunda hasta oluyoruz. Oysa sevgiliye söylenecek bir dolu sözcük geçiriyoruz aklımızdan. Kendimize ikinci dünyamızı düşüncelerimizde kuruyoruz. Hele ki, boş bir anınız varsa ve sessiz sakin bir işle uğraşıyorsanız... Düşünmek için çok nefis biz zeminin içinde buluyorsunuz kendinizi.

Bir garip varlıktır insanoğlu. Onu çözmeye ve anlamaya akıl sır ermez. Aklından bir ton düşünce geçirir ama sadece duyulmak istediklerini dışa vurur. Akıl da burada devreye girer.

Düşünsenize düşündüğümüz her şeyin duyulduğunu. Aman Allah’ım ne büyük bir kargaşa çıkar. Yıllar önce bir film seyretmiştim. Kız ona âşık olana çocuğun aklından geçirdiği her şeyi okuyabiliyordu. Ya bizlerin de böyle güçleri olsaydı. Biz de okuyabilseydik etrafımızdaki insanların aklından geçenleri. Ya da onlar bizimkileri. Düşünmek bile istemiyorum. Kimsede dost arkadaş kalmaz, herkes yalnızlığına gömülürdü her halde…

Peki ya gece… Finalini yaparız her şeyin o sessiz saatlerde. Günün finali, hayatın finali.. Birçok şeye son noktayı koyarız, ya da yeni paraflar atarız. Ah içimizdekiler.. Ah bu düşünceler… Ah hayallerimiz. En çok bu saatlerde acıtırlar canımızı. Hepsi birbirine karışır bu sessiz saatlerde.

Dışa vurulur her şey. Düşünceler dile gelir konuşur. Kalmaz o an ne gizli ne de saklı. Hepsi karşındadır işte. Yaptıkların, yapacakların ve yapmak istediklerin her şey önündedir. Bir çözüm bulabilirsen ne ala. Ama çoğu kez kangren olur düşünceler yine. İki iki yine dört etmez, yine ters şaşar planlar. Ve sen yine dönersin en başa. Çekilirsin kabuğuna. Atarsın içine. Zihninde bin bir düşünce, sen kaçmak istedikçe sana deli gibi yapışırlar. Ne onlar senden, ne de sen onlardan vazgeçebilirsin. Hep yanı başında, hep kalbinde, hep aklında olurlar. Hayallerinin mimarları, umutlarının katilidir onlar.

O yüzden özgürdür insanoğlu ne isterse düşünmekte. Korkmadığı, kimse duymadığı, vicdanı el verdiği sürece…