Osmanlı'da Eğitim: 1908 – 1918 Arası

Önceki yazılarımızda “Osmanlı’da Eğitim”i 1299’da başlayarak 1908’e kadar irdelemiştik. Bu yazımızda ise “Osmanlı’da Eğitim”i 1908’den başlayarak 1918’e kadar ele almaya çalışacağız. Bu döneme 2. Meşrutiyet veya daha yaygın olarak “Meşrutiyet Dönemi” denir. Bu döneme İttihat ve Terakki cemiyeti damgasını vurmuş ve devleti uçuruma sürüklemiştir. Gelişme ve ilerleme adı altında yapmış oldukları propagandanın içi boş olunca devlet siyasi, eğitim, ekonomik ve askeri olarak çok sıkıntılı bir sürecin içine girmiş ve 1. Dünya Savaşı sonucunda yıkılmıştır. Bu dönem bütün detaylarıyla ele alındığında, tertip edilen 31 Mart Vakası daha iyi anlaşılacak ve bu olayı Sultan 2. Abdülhamid Han’ı devirmek için kimlerin tertip ettiği görülecektir. Aynı zamanda bu dönemi ele alan çoğu tarihçimiz yanlış ifadelerle bu dönemin ilmi gelişme açısından önemli olduğunu ve Cumhuriyet Dönemi eğitim sisteminin temellerinin bu dönemde atıldığını söyler. Oysa biz hem “Abdülhamid-i Sani” hem de “Osmanlı’da Eğitim” çalışmalarımızda, Sultan 2. Abdülhamid Han dönemini ele alırken bazı istatiksel verilerle, Sultan 2. Abdülhamid Han dönemindeki ilmi alandaki gelişmeleri göstermiştik. Yani birilerinin dediği gibi Cumhuriyet dönemindeki eğitimin temelleri Meşrutiyet döneminde değil, Sultan 2. Abdülhamid Han döneminde atılmıştır.

Meşrutiyet ilanı ile (23 Temmuz 1908) yönetimi fiilen ele geçiren İttihat ve Terakkiciler Bab-ı Ali baskını ile iktidarı resmen ele geçirmişlerdir (23 Ocak 1913). Bir takım yeniliklerle yürürlüğe giren Anayasaya göre padişahın meclisi açma, kapatma yetkisi sınırlandırılmış, hükümet meclise karşı sorumlu hale gelmiş, devlet kademelerine gelebilmek için Müslüman olma şartı kaldırılmıştır.

Bu dönemde siyasi hesaplar peşinde koşan İttihatçılar eğitime yönelememişlerdir. Eğitime yönelemedikleri için zaten sıkıntılı olan bir dönemde devlet mağlubiyet üste mağlubiyet aldı. Bu dönemi anlatan çoğu tarihçi Sultan 2. Abdülhamid Han döneminde yapılan bütün eğitim faaliyetlerini, bu dönemin hanesine yazarak ciddi bir yanlışa imza atmışlar. Avrupa’ya öğrenci gönderilmesinden tutun da, kızlar için okulların yapılmasına kadar her şeyin temeli Sultan 2. Abdülhamid Han döneminde atılmış. Meşrutiyet ile iktidarı ele geçiren İttihatçılar ise bu mirasa konmuş ama siyasi alanda mirasa sahip çıkamadıkları gibi, eğitim alanında da mirasa sahip çıkamamışlardır. Devletin topraklarını bozuk para gibi harcayan İttihatçılar ilmi konularda da yapılan yenilikleri geliştirememiş ve ülkeyi acı akıbetten kurtaramamışlardır. Oysa devleti içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için gelmişlerdi, ama devletin yıkılmasına engel olamadılar.

Yapılan yanlış siyasi hamlelerle ülkenin her tarafına asker göndermek zorunda kalınmış ve bu dönemde çoğu 13-14 yaşlarındaki gençler cephelere savaşmak için gönderilmiş ve okuyan nesil sayısı azalmıştır. 1914 – 1918 bandındaki 1. Dünya savaşının mağlubiyeti ile ülke parçalanmış ve yıkılmıştır. Bu dönemde İttihatçılar tarafından yapılan tahribatı, kendisi de İttihatçı olan, Rıza Tevfik Bölükbaşı "Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat" şiirinde şu şekilde dile getirerek, pişmanlığını belirtir ve Sultan 2. Abdülhamid Han'a hakkını teslim eder:

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?

Feryâdım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,

Şu nankör............ bak günâhına.

Târihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek, ey koca Sultan;

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyâsî Padişâhına.

"Pâdişah hem zâlim, hem deli" dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik;

Çalıştık fitnenin intibahına.

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz.

Tükürdük atalar kıblegâhına.

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Yuh olsun bunların ham ervâhına!

Bunlar halkı didik didik ettiler,

Katliâma kadar sürüp gittiler.

Saçak öpmeyenler, secde ettiler.

.................. pis külâhına.

Haddi yok, açlıkla derde girenin,

Sehpâ-yı kazâya boyun verenin.

Lânetle anılan cebâbirenin

Bu, rahmet okuttu en küstâhına.

Çok kişiye şimdi vatan mezardır,

Herkesin belâdan nasîbi vardır,

Selâmetle eren pek bahtiyardır,

Harab büldânın şen sabahına.

Milliyet dâvâsı fıska büründü,

Ridâ-yı diyânet yerde süründü,

Türkün ruhu zorla âsi göründü,

Hem Peygamberine, hem Allâh'ına.

Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin

Âhiretten bile himmet eylersin,

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefâat kıl şâhım mededhâhına."

Bir sonraki yazılarımızda nasip olursa Cumhuriyet Dönemi'ndeki Eğitimi ele alacağız… Yazılarımız çok yakında www.yazarcizer.net’te olacak… www.yazarcizer.net’te buluşmak ümidi ile…