Sevda Treni

Siz hiç tren garında bir treni saatlerce beklediniz mi? Ben bekledim, hem de hiç gelmeyecek bir treni saatlerce günlerce aylarca bekledim. Neden mi? Bu kadar meraklı olmayın sayın okuyucu,  ama yine de içinizde kalmasın sorunuz. Neden bekledim biliyor musunuz, çünkü o oturduğumuz bank hala oradaydı, hani şu belediyelerin seçim vaatlerinde hiç geçmeyen ama bence en güzel hizmetlerinden olan banklar var ya işte onlardan biriydi o da. Yanına başka banklar da koydular yeni seçim sonuçlarıyla neyse ki banklar siyasi söylemler taşımıyor da yeni gelen başkan eski bankları çöp yapıp atmıyor. Aferin başkana bizim bankımızı da atmadı.

Ne yani, hala bu bank neden önemli mi diyorsunuz pek meraklı insanlar? Çünkü o bankta benim hayallerim battı denizin en derinliklerine,  çarpıştı trenler,  sevgililerin dudaklarının birbirine yaklaşması gibi yavaşça yaklaşıp çarpıştılar. Bütün bunlar o bankta oldu. O gözlerini tren yolundaki taşlara odaklardı ben de kaçamak kaçamak ellerine, parmaklarına bakardım.

O zamanlar nasıl bilebilirdim ki Sezai Karakoç 'un 'Ellerinden belli olur bir kadın' gibi güzel bir dizeye imzasını attığını... Cahildim. Önemsemiyordum da şiirleri, kitapları, yazarları... Onlar aşk acısı çeken ezik insanlardı, bizse aşkını tanımını yazıyorduk o belediye reklamlı bankta. Çok inandırıcı değil mi? Ben de inanmıştım o haritasını çıkarabileceğim ellerine, gözlerim dalmışken.

Sonra ne mi oldu... O dokunmaya kıyamadığınız ellerle saç tellerini okşarken -keşke yapmasa bunu beni kendine daha da aşık edecek- ayrılmanız gerektiğini söyler. İşte şimdi girer trenler sahneye çarpışmak üzere... Yolcuları beraber kurduğunuz hayallerdir, ortalığa saçılırlar sizi o bankta bırakıp 63 basamaklı tren garı merdivenlerden -evet her gelişimde saymıştım onları-arkasına bile bakmadan koşarak giderken. Giderken tam olur işte yaptığınızı sandığınız aşkın tanımı. Sizse hala bi treni beklersiniz belki de hiç gelmeyecek bi treni, sevda trenini.