Ama...

Sahi "ama" kadar nefret edilesi bir kelime daha var mıdır ki dünyada? Hayatımızın büyük bir kısmına sınırlar koyan, adeta hevesimizi kursağımızda bırakan, hedeflerimizi, amaçlarımızı kısıtlayan bir katildir "ama." Çok değerli Nazım Hikmet'in de dediği gibi "Ama sözcüğü bir katildir. Hayallerinizi öldürür. Çaresizlik içinde ortalama bir hayat yaşamanız için size sayısız bahane temin eder." Evet, bu gece pek kıymetsiz "ama" kelimesine bende katil olarak hitap edeceğim. Çünkü bir katildir ama, kendinden önce gelen cümleyi öldürür. "Seni seviyorum ama, gitmek istemiyorum ama, özledim ama" gibi birçok cümlenin ve aynı zamanda sevdanın katilidir. Kendinden önceki duyguyu gölgeler. Damağımızda acımsı bir tat bırakır. Dudaklarımızı birbirine kenetler ve adeta bizi kendimizle baş başa bırakır.

Öyle zordur ki; o ''ama''nın ardında gizlenen umut parçasını çekip çıkartabilmek. ''Ama''yı duyduktan sonra, bir önceki cümlenin coşkusunu yüreğimizde hâlâ hissedebilmek. Bizi çaresizliğin içine sürüklerken, içimizi ferahlatacak bir başka cümle kurabilmek.

Oysa ki sen; Hiç düşünmeden bütün bunları, dudağına yapıştırdığın ''ama''larla hayatımıza hep bahaneler koydun. Hep korktun; beklemekten, üzülmekten, yenilmekten. Oysa ki aşk bunları gerektirir, anlamadın. Anlamalıydın.