Bir Yalnızın Günlüğü

İşte boş ve aksak bir gece daha. Öylesine olağan ve öylesine sıradan. İçinizi ürperten, soğuk duvarlar ve sehpanın üzerinde duran bir miktar tütün. Dumanında karamsar ve mutsuz sonla biten hayâller. Evet, bir yalnızın standart günlüğüdür bu yazdıklarım. Mutlu olmayı karmakarışık hafızasından silmiş ve hikâyesinin sonunu merak ederek yaşayan bir yalnızın günlüğü. İnce eleyip sık dokuyarak sardığı sigarası, buz kesmiş ve uyuşmuş dudaklarının arasında. Donuk ve heyecansız bakan gözleri, dumanlar arasında kaybolmuş. Arsızlaşmış elleri bir nefes daha çekiyor sigaradan, izin veriyor ciğerleri zehrin en derine işlemesine. Oturuyor yatağının kenarına. 

Derken bir sahne beliriyor gözlerinin önünde, zannediyorum bir hayâl kurma peşinde. Kısıyor gözlerini yalnız adam. Dalıyor uzaklara, sigarası elinde. Kederli ve hüzünlü gözüküyor uzaktan. Yönetmeni olduğu hayâl sahnesinde bile, mutluluğu getiremiyor gözlerinin önüne. Gülümseyemiyor yalnız adam. Öyle ya; mutluluğa açılan renkli perdenin gölgesinde kendini ağlar vaziyette hayal ederken umutla gülümsemeyi başarabilir mi bir insan? Başaramıyor... 

Hüsrana uğrayan düşünceleriyle birlikte uzanıyor yatağına. Uyumaktan aciz bedeni yorgunluktan hasta düşmüş bir vaziyette ve uykusuz gözleri boş ve bitkin seyrediyor duvarları. Zaman bir cam kesiği gibi keserek geçiyor dayanıksız yüreğini. O esnada güneş doğuyor ve  içler acısı bir güne daha merhaba diyor kısık sesle yalnız adam. Merhaba!..