Yara İzi

Her insan bir parça bırakır giderken. Yani gittiklerini sanırlarken. Çünkü tam anlamıyla gidemezler, o parça kalandadır, gidemeyendedir. Gideni hatırlatır. Yara izi gibi bir şeydir işte. Geçmez hiç, alışırsınız bir süre sonra. O gidiş, o bırakılan yara sizin bir parçanız olur. "Ondan kalan son hatıra" diyerek daha da seversiniz o yarayı, canınızı acıtmasına rağmen.

Acıya acıya sevmeye devam edersiniz, acıdan hoşlanarak. Canınızı acıtmasını bile sevecek kadar sevmişsinizdir. Çok sevmişsinizdir. Seversiniz işte, her gün o yara izine bakarak, sıkılmadan. Sonra o yara kabuk bağlamaya başlar gözünüzün önünde. Yavaş yavaş iyileşir siz istemeseniz bile. Sonra kalmaz ondan geriye bir şey, soluk bir iz, anca. Belli belirsiz...

"Unuttum" dersiniz onu görünce, "onu sevmeyi unuttum sevmiyorum, o ize baktıkça artık canım yanmayacak. Kalbim benim artık, bir benim." Ama öyle olmaz işte, biri çıkar karşınıza ansızın. O yarayı tekrar açığa çıkaracak, tekrar kanatacak... Gerisi aynı şeyler işte, acımasız bir düzen gibi.

Siz siz olun aynı yarayı ikinci kez kanattırmayın, bir olsun. Köksal abinin de dediği gibi "Herkesin bir yara izi vardır, kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan."