Yaşadığım Şehir

Derin bir nefes çek yüreğine ve dinle. Yaşadığım şehir burası. Duvar yazılarını, en güzel kahve yapan mekanını, bilardo salonlarını ve içerisinde en sevdiğim yazarların kitaplarını barındıran bir kenar mahalle kırtasiyesini ezbere bildiğim şehir burası. En önemlisi ise, oturduğun caddeyi, üzerinde yürüdüğün yolları, kaldırımları ve takıldığın kafeleri içinde barındıran şehir burası. İçinde barındırdığı onca insana rağmen sokaklarında buram buram kokan yalnızlığıyla, pencereden baktığında gördüğün deniz manzarasıyla, her gece başını kaldırdığında yıldızların bir başka göründüğü o gökyüzüyle, sonbaharda yağan yağmuruyla, seni sevdiğim ve gelmeni beklediğim sokağın sahibi olan şehir burası.

Evet, öylece hüzünle doluyum bu gece. Yalnızlığımın yüreğimde çığlık çığlığa susmasını dinliyorum, elimde sigaram ve boş bir içki şişesiyle. Gelmeni beklediğim o sokağın başında beklemekteyim hâlâ. Başım dönüyor biraz ama alkolden değil sanırım, sevdadan. Bekledikçe duruyor zaman, aktıkça acıtıyor. Yüreğim, yeşermiş bir umut parıltısını hissettiği an, bir duvarda ''Beklesem de gelmiyor'' yazdığını fark ederek gülümsüyorum. Yaşadığım şehir de farkında galiba senin gelmeyişinin, benim bekleyişimin.

Her sabah güneşin doğuşuyla kalkıyorum yataktan. Seni tanıdıktan sonra değişti bazı alışkanlıklarım. Mesela kahvaltı yapmıyorum genelde. Bir bardak kahve ve bir dal sigaradan başkası geçmiyor sabahları boğazımdan. Başucu kitabıma dokunmuyorum uzun zamandır. Meyhanelere daha sık gidiyorum artık. Her gece seni beklediğim sokaktan geçerken o duvar yazısına bakıyorum. Ve fark ediyorum ki yaşadığım şehir, artık beklediğim şehir olmuş.