İş Hayatına Adım Atarken

İyi bir işe sahip olmak istediğimizde, daha hayatın en başında ne kadar yol kat edilmesi, nelere hazırlıklı olunması gerekmektedir?

Ya da, onca sınava girmeden iyi bir iş sahibi olmak, ne kadar mümkün?  Bunun tek istisnası, fabrikaları olan bir ailenin mensubu olmaktır. Aksi halde, niteliğimiz ne olursa olsun sistemin sunduğu sayısız sınavlar ve anlamsız onca mülakatlara hazır olmakta fayda var.

Üniversite bitti. Şimdi ne olacak? Eğer öğretmen ya da doktor gibi meslekler seçmemişseniz işiniz biraz daha zor. ( Tabi bu mesleklerinde yeterlilik sınavları yok değil.) Bunların dışındaki farklı bölümler için, bir kere öncelikle çevrenize açıklama yapmanız gerekecek.

"Ne çıktın?" der komşunun biri seni kapıda görüp.

“Ne zaman işe başlayacaksın?” Gel de anlat şimdi, “okul bitti ama iş arıyorum.” diye. Uluslararası ilişkiler, yok lojistik, yok ekonomi, yok bilgisayar,  yok güzel sanatlar, yok şu bilimler falan filan... Sizin o, yıllarca sabahlara kadar çalıştığınız, hem hocayı hem dersi geçtiğiniz günler birden tuzla buz olur.

Oysa hiç böyle ummamıştınız? Ne güzeldi öğrencilik? Üstelik iş hayatına atılınca "şunu alıcam bunu alıcam" diye az hayal kurmamıştık.

...ve iş dünyasındaki ilk maçın başladı

Şimdi bir düşünelim; senin okuduğun o bölümden, ülkede bilmem kaç milyon kişi okudu ve mezun oldu. Üstelik sen Anadolu’da okuduysan o aynı bölümü, çok bilindik bir üniversitede ve büyük şehirde okudu. Al, bir sıfır öne geçti bile. Moral bozmak gibi olmasın, öncesini de şu veya bu kolejde okumuştu zaten. Yani yabancı dil sorunu falan yok. Evet, oldu iki sıfır. Devam edelim; para sorunu olmadığı için sosyal çevre elbette epey geniş. Her kademeden arkadaşları var. Bu dönemde çevrenin önemi yadsınamaz. Rahatlıkla iş hayatı için referans verebilecek belli ki. Üç sıfır.

Senin belki çalıştığın ara dönemlerde o seyahatini yaptı, tatiline gitti. Doğal olarak psikoloji de iyi. Parası müsait; gitti üstüne bir de yurt dışında master falan yaptı geldi.

O kadar çok şey var ki seni geride bırakacak. Tüm bunların ötesinde dış görünüş meselesi de var ne yazık ki. İş piyasası acımasız. Biraz daha güzel ya da yakışıklı olan daha tercih konusu. (Bana göre de yanlış ama istatistikler öyle diyor.)  Bütün ilanlara bir bak, iletişimden ve prezantabl olmaktan bahsediyorlar. "Ağzın iyi laf yapması lazım." diyorlar yani.

Kaç sıfır oldu ben sayamadım. Ha bir de tanıdık torpil meselesi var ki olmazsa olmazıdır iş hayatının.

İş veren sen olsan kimi tercih edersin? Bir tarafta donanımlar ve hatırlı bir tanıdık, diğer tarafta sadece aynı bölümü okumuş olan biri?

Kamu mu özel sektör mü?

Öte yandan,  kamuda mı, özelde mi çalışmak istersin?  Seçim hakkın fazla yok ama yine de düşünmekte fayda var. Gerçi al birini vur ötekinedir hepsi. Biri kapitalizmin gözüne vururken diğeri bürokrasinin gözüne vurur. Her ikisinin ortak yönü de mobbing tir. Üstelik biri sana, "fazla güven az maaş" derken, diğeri, "ne kadar maaş o kadar sömürü" diyecektir.

Peki kendi işini kursan?

Bir de kendi işini kurma seçeneğin var. Orada da işler, dürüstlüğünü ve gururunu sorgular. "Bunlarda esnek davranabilirim." dersen buyur iş kur kendine. Sonuçta, eğer zayıf olursan üç durumda da sömürülmen, silinip gitmen çok muhtemel.

İş görüşme, cv hazırlamalara hiç değinmek istemiyorum. Onlarda apayrı bir dünya.  Ama emin ol, hayalini kurduğun işlerin mülakatlarında, senden daha az nitelikli biri çıkar karşına ve saçmalığın daniskası sorularıyla ağzını yaya yaya, senin sabrını sınar her seferinde.

Şimdi ne yapalım? Hepsi kurtlar sofrası?

Okul sonrası, iş dünyası için sıfır noktasıdır

Bilinmesi gereken şu; asıl mesele okul bitince başlar. O yüzden, iş hayatında kaybolup gitmemek için taa en başından işi sıkı tutmakta fayda var. Yapılacak ilk şey; meslek seçerken üç şeye dikkat etmektir;  yetenek, ilgi ve istek. ( Resim yeteneğin yoksa, Van Gogh olmaya çalışmayacaksın. Seçtiğin meslek için bu üş şeye sahipsen başarılı olmaman mümkün değil.)

Daha erken demeyip, okuduğun süre zarfında kafanda bazı şeyleri netleştirecek, asla ve asla,  "okul bitsin düşünürüz." gibi düşünceleri aklından geçirmeyeceksin. Bu düşünceye sahip olmak demek, yukarıdaki gibi, hep birilerinin seni geçmesini kabul etmen demektir.

Yani, iş hayatına adım atarken, hayattan eşitlik beklemek yapılacak en vahim şeydir. Aradaki açığı sadece sen, ama zamanında kapatmalısın. Bilgi artık her yerde. Ve sadece bir tık kadar yakınken, geri kalmak kişisel bir tercih olmalı.

Arzu Aytekin.