Çocuk

Sen, içindeki tüm isyanlarını kus bize çocuk. Küfür dolu olsun. Bunu hak ettik.

Hep bildiğimiz bir şeydi adın;  masum, çaresiz ve muhtaç... Ama hayatın tam da ortasına bırakıverdik. Ortalık yangın yeri gibiydi.

Sen, içindeki tüm hesapları sor bize çocuk!  Her seferinde bu adi dünyaya, seni niçin getirdik?

İnan, biz de senin kadar insandık çocukken. Yaşadığımız yer dünyaydı, adı savaş değil. Ne ara bu kadar hayvanlaştık? Ve nasıl bu kadar cehennem olduk birbirimize?

Bu kadar masum, bu kadar gerçek ölme çocuk? Sen, öyle öldükçe kirler içinde bembeyaz, biz hep çirkinleştik.

Biliyorum, yaşanmamış koca bir hayat vardı geride, adını bile bilmediğin. Bir bir soracakların vardı gözyaşlarına dair. Bakışın ondan.

Say ki sen savaşı, sen kavgayı, sen açlığı hiç bilmedin! Say ki biz insandık ve sen çocukluğunu yaşayarak büyüdün!

Belki bir gün, bir yerde tamamlamak içindi erken gidişin. Gidişin, kırık dökük, kan revan içinde, paramparça... Belki hoyrat, çirkin eller dokundu sana.

Senden af dilemiyorum çocuk. Biliyorum ki, kötülük bilmeyen yüreğin, yeniden yeniden sığınacak. Sığındıkça belki bir vicdan rahatlayacak. Sakın affetme!

Sen aslında hiç doğma çocuk! doğma ki, hak etmeyen topraklarda, ve yahut hak etmeyen ellerde solma.

Arzu Aytekin.