Eksik Kalır Her Tabir

Uzun zamandır aklımı kurcalayıp da bir türlü dilime yanaşamayanların açıyorum kilidini şimdi… Daha 13, bilemediniz 14 yaşlarında sekiz kızın, hiç aşina olmadıkları bir yerde kesişti yolları. Bir devlet okulu ve yurdu. Burası Ankara SBL. Kimisi Karadeniz'in hırçın, asi rüzgarlarından savrulurken, kimisi kışında bile güneş açan Akdeniz'den, kimisiyse zaten bildikleri bu taş sokaklardan gelmişti, düşmüştü yolları. Ne kadar farklı iklimlerden, kültürlerden kopup gelseler de hayalleri vardı benzer; hayallerimiz vardı. Ne hayallerle gelmiştik kilometrelerce uzaktan… Yalnızdık, alışık değildik Ankara'nın sert, yüzüne tokat gibi çarpacak poyrazına. Bildiğimiz tek şey vardı. Beraberdik… Pembe bulutlarla süslerdik bu gri şehri elimizde hiçbir şeyimiz olmasa da. Beş yılda neler tükettik hayatımızdan, neler biriktirdik ceplerimize.

Çoğu zaman yanıldık, hata yaptık. Adı üstünde çocuktuk daha. Ama öyle bir şey ki ne zaman düşsek el uzattı bir diğerimiz. Biz sekiz kız inat ettik çoğu zaman. Ciddiydik dışarıdan herkese. Saçmalardık çoğu zaman, kimse bilmezdi. Ağlayana kadar gülerdik mesela. Gülerken birden ağlayıverirdik kucaklayıp birbirimizi. Birazcık deliydik aslında. Ailesinden uzakta sekiz kız aile olmayı, büyümeyi öğrendik… İlk başlarda yorganın altında 'evim' diye ağlayanlar vardı mesela. Kimi zaman bir anne gibi koştururduk "hasta olma, şunu giy, ilacını iç." Bazen de bir baba gibi koruyup kolladık tehlikelerden. "Gitme, yapma , zarardasın." Dayak yemişizdir mesela hatada ısrar ediyorsak. Dost desem az, aile desem karşılamaz hiçbir tabir… Geçenlerde bir arkadaş "hiç kimse bir aile gibi olamaz birisine" demişti. "İlgilenmez." "Elbette" dedim de, peki ya biz neydik? Hastayım diye kollarında uyutan kişi, kırgın olduğumuzda bile her dakika ateşime bakıp yemek yediren, anne rolünü üstlenmiyor muydu yoksa ?

Öyle kıskandırırdık ki herkesi, anlayamazlardı; taklit ederlerdi bizi. Biz yemekhanede hep aynı masaya otururduk ve herkesin bir yeri vardı. Küs olsak bile kimseye belli etmeden çözerdik. Birinin bir derdi mi var yuvarlak masayı toplar, planlar yapardık. Biri laf mı etti aslan gibi kükrerdik dışarıya. Kimse bunu anlayamazdı elbet. Bizimkisi katışıksızından saf sevgiydi. Çünkü daha on üçünde bulduk birbirimizi. Yeri geldi yatak taşıdık okulumuz için, yeri geldi inşaat kalıntısı temizledik. 26 kişiyle oda değil, bir koğuş paylaştık. Tahammülün sınırlarını zorladık beraber çoğu zaman. Geceleri gözbandları, kulak tıpaları koştu imdadımıza. Öyle şaka değil bu anlattıklarım; evet devlet yurdu, burası Ankara'nın gözbebeği ASBL. Son yıl özel yurda kaçarken bile beraber yaptık pazarlıkları. Biz sekiz kız birlikte öğrendik, tecrübe ettik aslında. Yanlış otobüslere binerken, dönüş yollarını yine birbirimizde bulduk. Umutlar besledik. En yalnız olduğumuzda bizi saracak, ağlayacağımız omuzlar vardı yanıbaşımızda. "kuzum, annem" dedi mi birisi bırakıverirdik kendimizi. Aynı tonda kahkaha atmayı öğrendik biz. Susup sadece bakışlarla anlaşmayı…

Hani bu kadar kültür bir arada olunca yemekler de çeşit çeşit… Kolilerle süslenirdi odamız. Bir koli portakalı bir oturuşda yerdik. O koli bitene kadar rahat edemezdi. Yemekler artık onun annesiyle özleşirdi. 'Sarmasına'  hayran olunan anne, "içli köfte  yapıp gönderse" diye beklenen annem, "kurabiyelerden yok mu kolide" diye beklemeler... Etli ekmekler Konya'dan gelirdi. Hele de aranızda bir Nogay Türkü varsa 'taba böreği', diğer bir deyişle göbete, istememek elde değildi. Almanya'dan çikolata beklemeler… Aslında sadece biz değildik, ailelerimiz de sahiplenmişti her birimizi. Annelerimizden "bırakmayın sakın ha birbirinizi" diye öğütler... Babalar arardı "kızım seninleyken içim rahat" diyen… Biz her şeydik hiçbir şeyimiz olmasa da.

Şarkılarımız, türkülerimiz vardı bizim anıları sığdırdığımız. Her birimiz başkaydık. Kimimiz daha şen şakrak, kimimiz daha masum, kimisi duygusal, bazımız daha ciddi, bazımızsa daha bilge oldu. Aynı düşünmedik; bazen farklı inandık, kişisel değişimler yaşadık büyük. Biz zaten farklılıklarla beraberdik; mevsimler gibi tıpkı. Ya da rüzgar, bulut, güneş, yağmur gibi farklı ama birbiri ardında hep beraber… Hayaller kurduk beraber İstanbul'la süslediğimiz. Yolumuza yolcu olduk kimimiz. O itici gri memur şehrini kendi renklerimizle boyadık, yaşanılır kıldık kendimize. Bundandır çok seven oldu, yaşamayı seçti bu şehirde. Kimimizse arkasına bakmadan kaçtı hayallerine doğru. Sonra mı ? Savrulduk her birimiz Türkiye'nin bir köşesine. Çoğu hayalimiz tozlu defter arasında birgün gün yüzüne çıkmayı bekliyor gibi. Süratle geçen yıllar var önümüzde şimdi bizi değiştiren. Geride kalan Ankara, anılarla bıraktığımız sokaklar, şarkılar… Biz mi? Biz hala aynı yerdeyiz. Ağlarken hala aynı omzu arıyoruz, hala aynı tonda gülüyoruz ve hala düşüncelerimize ayna tutuyoruz. Araya giren yollara, yıllara inat….

En güzeli de" iyi ki yanımdaydınız" değil de "iyi ki varsınız" diyorum... Dost desem eksik, aile desem eksik kalır her tabir ….