Kağıttan Gemi

Uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında rotasını kaybetmiş, mürettebatı ya terk etmiş ya da azgın sularda kaybolmuş, eskimeye yüz tutan bir gemi… Yalpalıyor, nasıl ulaşabilir kıyıya bilinmiyor. Her şeyden öyle habersiz belki de öyle yalnız ki bir o kadar da yıpranmış. Zamanında savururken dalgaları halbuki, şen kahkahalar içinde okyanuslar aşarken, şimdi ilanlar dolaşıyor belki de kıyılarda '' kayıp aranıyor''. Gözlerinin yaşını alıp götüren rüzgarda, savurdukları beyaz bir mendille kala kalmışlar. Okyanusa akıtmışlar da incilerini, beklenenler gelmeyecek anlamışlar.

Şimdi gecenin en kuytu karanlığında yine bir yakamoz yalnızlıktan kurtarmak ister gibi bu sessiz gemiyi. Yıldırımlar düşerken bile haşmetinden ödün vermek istemez gibi bir hale bürünüyor adeta. Unutulmak korkusu seni de sarmış olmalı. Peki ya sessizliğe ne demeli.. İskelede bekleyenlere.. Kaptanı nerededir bu geminin? Derin bir rüyada, en şiddetli gök gürültüsünde bile gülümseten bir rüya.. Asırlık gemisini ejderhayla savaştırıyor. Hali küçük bir çocuğu andırıyor.

"Nasıl savaşırsın sen daha yön bulmakta zorlanırken. Gemini iskeleye yanaştırma vakti rüyaları değil. Bekleyene bekleneni ulaştırmak için.."

Kaptan uyanır ve küçük su havuzunda, kendi yaptığı kağıt gemisini ve oyuncak ejderhasını unuttuğunu farkeder.