Yalan Gerçekler

Sanat gibi yaşamalı hayatı, biraz başına buyruk.

Tüm rakamları çıkardım hayatımdan. Nasıl da ağırlık yapıyormuş meğer. Bugün ayın kaçı onu bile bilmiyorum. Hesaplamakta istemiyorum. Hatta evimdeki duvar saatini de ilk iş olarak kaldırıcam. Kol saati kullanmıyorum. Doğum günü kutlamalarını bıraktım. Genç görünme endişem yok. Sokakta, teyze ya da yenge diyecekleri kaygısını duymuyorum.

‘Yaşını hiç göstermiyorsun canııım, ne kadar gençsin’  yalanına da artık inanmıyorum ve ağzımın kulaklarıma varmasına izin vermiyorum bu cümle ile.

Yaşım mı? Ne fark eder? Bayanlara yaşı sorulmaz mış. Bana sorabilirsiniz. Birkaç yaş büyük yazdırmışlar demeyeceğim. Gerçeği öyle ama yine de bunu dile getirmeyeceğim. Tüm yaşlarımı unuttum.

‘Keşke’lerimi bırakalı çok oldu. Bana ağırlık yapan tüm yüklerimden, şöyle bir silkelendim.

Daha az öfke duyuyorum, daha az hırslanıyorum. Komşumun ne yaptığını, arkadaşımın ne giydiğini, ne çabuk terfi ettiğini, nasıl olup da yeni bir ev aldığını, araba markasını hiç merak etmiyorum. Sıkılınca telefona sarılmıyorum.

Geçmişteki tüm hatalarımı seviyorum. Benden olmayan ne varsa seviyorum. Çığlık çığlığa bağırmıyorum gördüğüm her böceğe. Zaten onlarda yalandı.

Ne çok yalandı? Gurur yalandı, seçimler yalandı, gözyaşları yalandı, hayranlıklar, asilikler , sözler…

Lisede sırf zeki görüneyim diye fen bölümünü seçtiğim günler yalandı. Oysa ben sayıları hiç sevmedim.

Üniversitede parasızlığın dibine vuruşum ya da ilk sevgilimin beni terk etmesi, üstelik oturup ağlayışım? Ya günlerce dert ettiğim yüzümdeki ergen  sivilceler..

Ah! yıllar. Biraz da bana öğretendi, en yalan gerçekleri. Yine olsa yine yapardım dediğim hepsi masum tecrübelerdi.

Şimdi ne değişti? Bir çiçekle konuşuyorum, bir hayvanı seviyorum bir çocuğa gülümsüyorum, daha çok paylaşıyorum ve besleniyorum hayattan.

Meğer kendime yürüyormuşum. Meğer orada, dibimde bekliyormuşum kendimi. Aynaya baktım; gözlerimse kahverengi. En sevdiğim renkmiş meğer!  Güneşte yeşile de dönmüyor. Saçımda çocukken sarı değildi zaten.

Hayret! Eski sevgilime, bakımsız yakalanma fikri de korkutmuyor beni ansızın? O, rujsuz kalemsiz dışarı çıkmayan kız nerede? Cevabını sen biliyorsun hayat.

Bu arada, eskiden olmayan selülitlerim, artık var. Saçım da giderek beyazlaşıyor. Kuaförüm ise o söylediğim lüks semtte değil, arka sokağın birinde. Göz çevremdeki gülerken oluşan büzüşmeleri söyledi bugün bana. Boğazımdaki izler, eskisi kadar topuklu giyemeyişim? Ya su içsem bile yarıyor deyişim? Neymiş efendim? Balık etliymişim!

Bir de, tiki restoranlarda garsona bahşişi istemeden verişim? Hayır cimri değilim,  "herkes öyle yapıyor diye"

Ne sıradan hayatları severmişim ben de meğer! Hangi birini saklıyım? Yerçekimini de kaldıramam ya ortadan? Yalan yalan nereye kadar?

Tüm komplekslerimi bıraktım, hepsinden kurtuldum ve yüzüme bir tebessüm taktım. Ayağıma bir kot çekip kendimi sokağa attım! Oh be rahatladım.

Arzu Aytekin