Çocuk Kalbi

Afrikalı bir çocuğun kalbinde   git gide büyüyen bir yara mıyım ya da açlıktantitreyen elleri bilemiyorum. Bildiğim tek şey şu halimle bir çocuk bile olamayışım…

Çocuk olmak, kaygısızca yaşamak değil midir? İstediği zaman karnını doyurmak, arkadaşlarıyla sokaklarda cirit atmak, yatmadan evvel anneciğinin verdiği sütü yudumlamak ve sonra da keyifle uykuya dalmak değilse çocuk olmak ya nedir?

Ben, çocuk olduğumu ve en önemlisi o tertemiz ruhumu bu kampa gelmeden önce vedalaştığım evimde unuttum.Çocuk kokulu hayallerim, isteklerim, her şeyim o evde kaldı benim…

On kardeş ve bir de anneden oluşan on bir kişilik bir ailem vardı benim.Canım aileme ilerde bir yerde  bir kamp kurulduğundan ve o kampa varanın açlıktan kurtulacağından bahsetmişlerdi.Ailecek, neyimiz varsa toplayıp yola çıktık biz de herkes gibi.

Yol uzun, hava öylesine sıcaktı ki kampa  varana  kadar canımdan çok sevdiğim üç kardeşim  bu çileli yola dayanamayıp  can vermişlerdi birer birer. Onların ayrılığı bana öylesine acı vermişti ki zaten açlığın da etkisiyle midem küçücük kalmış  çocuk yüreğim  benden  ayrılmak için  uğraşır olmuştu. Kardeşlerimin  hasretine mi yanayım yoksa çektiğim açlığa, o müthiş susuzluğa mı bilemedim.

Günler sonra nihayet kamp yerine vardığımızda  kurtuluş ümidimiz olan bu yerin aslında ölüm yerimiz  olduğunu anlamakta  gecikmedik. Her ne olursa olsun hayatta kalan kardeşlerim  ve bir de yüreği sızlayan bir anneciğim vardı; güçlü olmalıydım…

Kendimi ailenin reisi gibi hissettiğim o günden beri, birkaç taş ve paçavra kullanarak  yapıverdiğim o çadırda  kalıyoruz ailemle.Her sabah sözüm ona  biraz   yiyecek getirebilmek  için çıkıyorum  adını ev koyduğum bu çadırdan.Çaresizlik içinde dolanıyorum kamp yerinde. Dolanırken eski arkadaşları  görüyorum. Hepsi açlıktan tanınmaz  hale gelmiş. Biraz neşelensinler diye konuşmak istiyorum; cevap alamıyorum hiçbirinden.Eskiden  top koşturduğum arkadaşlarım şimdi değil oynamak; tek kelime bile konuşamıyorlar benimle.İçim acıyor ne çare…

Yürürken kampta su diye yalvaran anneler görüyorum.Evlatları susuzluktan az sonra ölecek olan ve onları kurtarma ümidiyle yanan anneler.En çok da onlara üzülüyorum.Ya Rab!Sen yardım et ne olur, dercesine gök yüzüne bakıyorum.Ah bir yağmur yansa  ne olur bir suya kansak doyasıya. Allah için  çok mu zor sanki yağmuru yağdırmak;ancak O, bu kuraklıkla tüm Müslümanların bir olup bize yardım etmesini istiyor.Böylece tüm kullarını  yanında görmek istiyor olmalı…

Sahi, Müslüman kardeşlerim nerede? Biz burada açlıktan ölmek üzereyken  onlar sofraya kaçıncı çeşitlerini koymayı mı düşünüyor yoksa? Susuzluktan; hücrelerimiz  ve hatta göz yaşlarımız kurumuş olsa da , kendi pisliğimizi temizlemekten aciz olsak da Müslüman kardeşlerimiz kana kana sularını içiyor, keyif  için yıkanıyor olabilirler mi?

Asla! Eğer öyle olsa  şu gönüllü doktorlar yardım için ne diye  gezsindi çadırlarda?Nadiren de olsa yardım için gelen dernekler rahatlarını bırakıp  sırf bize yardım dağıtmak için ne diye gelsinlerdi?

Müslüman kardeşlerimizin bu ettiği yardımlar çok yetersiz kalmış olacak ki  gördüğüm manzara karşısında  ümidimi kaybetmekten çok korkuyorum. Her gün onlarca kişiyi bırakıyoruz toprağa. Toprağın bu kadar acı çektiğini hiç görmemiştim. Canı öylesine yanıyor ki daha da kuruyor; biz de kuruyoruz  Ona değince.

Bugün, kalan son kardeşim de can veriyor ne yazık. Canım kardeşim benim. Son günlerinde gözleri öyle fersiz kalmıştı ki  ölmek üzereyken dayanamayıp öpüverdim  gözlerinden. Ölümle selamlaşırken kapanan gözlerinde tatlı bir tebessüm beliriverdi nasılsa.

Öyle çok susamıştı ki kardeşim, toprağa gömerken kardeşimi Onu suya kavuşturduğumu  zannettim.Toprak, biz görmesek de  suyu barındır mıyormuydu  içinde? Yıkamak için su bulamadığımız canlarımızı toprak öz suyuyla yıkamayacak mıydı?

O günden sonra ölümü hayal etmeye başladım.Ölüp de toprağa ,toprak sayesinde de suya kavuşmayı.Cennet  hiç bitmeden içeceğim su ve ardı arkası kesilmeyen yemek demekti benim için.Endişe duymadan suyla buluşturmak susuzluktan kuruyan şu vücudumu ve sonra durmadan yemek yemekti.

Bu kampta tekrar çocuk olmayı özlemiş olsam da en çok  doya doya gülebilmeyi ve kardeşlerimle el ele cennet bahçelerinde dolaşmayı istiyorum artık.

Her gece anacığımın yanağına sahte bir iyi geceler öpücüğü  konduruyorum;ancak  tüm vücudumu saran ağır bir hastalık bana ölümümün çok yaklaştığını fısıldıyor  ve ben ölüme  dokunabilmek için gözlerimi kapar gibi yapıyorum.Acı çekmekten yorgun düşmüş şu kalbimde cennete bir an önce girebilme, önce suya sonra susuzluktan yitirdiğim canım kardeşlerime kavuşabilme ümidi içinde…

Etiketler: çocuk olmak