Ödenemeyen Diyet

İndim otobüsten. Babam karşılamaya gelmişti. Aldım valizimi arabaya koydum. Bakamıyordum babamın yüzüne. Ağlamaktan korkuyordum belki. Aciz görünmek içimi burkuyordu belki. Belki de babam da ağlar diye korkuyordum. Babalar nasıl ağlar ki? Ağlamaz babalar ağlayamaz. "Hoşgeldin oğlum" dedi. Elini öptüm sarıldım. Arabaya bindik. Hala yüzüne bakamıyordum. Kafamı öne eğdim. Eve gitmek istemiyordum. Biliyordum ki evde annem gözleri yaşlı beni bekliyor. "Kaldır kafanı" dedi babam. Baktım yüzüne boş bulundum. "Ben senden razıyım oğlum" dedi. "Bu topraklarda yaşamanın bedeli vergi ile değil kanla ödenir canla ödenir oğlum" dedi. "Sen terini kanını canını koydun bu yola sen bizim diyetimizi ödedin oğlum" dedi. "Kafanı takma yiyecek bir lokma ekmek bir tas çorbayı heryerde bulursun" dedi. Tekrar baktım babama. Kırlaşmış saçları sık kırlaşmış sakalı ve yüzündeki 57 yıllık çizgilerle ben senden razıyım oğlum diyordu. Ayağıma taş çarpsa kalbi sızlardı bilirim. Ama bu adam ben seni diyet ödemeye gönderdim diyordu. Benim babam beni ölmeye gönderirken kimin haddineydi üniformamı benden almak? Eve vardık. Annem beni görünce tutamadı kendini. Sarıldı ağladı ağladı. Ben değişmem dünyayı annemin bir gözyaşına.Kanım çekilir onu ağlarken görünce. Beynim de hapishane sirenleri çalar. Bütün akli ve kalbi kontrolümü kaybederim ben. Ağlama be anne dedim. Bende çok ağladım bişey değişmedi dedim. Bayrağa sarılı tabutunu gönderselerdi de böyle göndermeselerdi dedi. Dünya durdu o an. Ne denirdi ki? Haksız mıydı? Biricik oğlunu ölüme göndermişti de o ana kimin haddineydi oğlunun hayallerini çalmak? Kimin haddineydi üniformasını çalmak? Ama anladım o gün. Tutacaktı tüm anaların ahı. Doğru olan bizdik. Bizi bu yoldan edenler değil. Neden mi? Çünkü ağlayan hiçbir anne yanlış tarafta bulunmadı bugüne kadar.