Büyük şehir serserisinin anıları

Yetişkinler neden dişlerini sıkarak ağlamaya direnir ve saklanırlar? Cevap basit: Küçükken yere düştüğümüzde en yakın arkadaşları dahil herkes gülmüştür,dışlanmışlardır,ihanete uğramışlardır,güvenlerini yitirmişlerdir.İnsanlar alemi arasında yer edinemeyen insanlar yaşayamazlar.

 Izdırap içinde yaşadım.İnsanların içindeki,dünyadaki-hatta mitolojideki-tüm hayvanlardan,canavarlardan korkunç yaratığı gördüm.İnsanların hissettikleri duyguları anlayamıyorum,Acıkmaz,geceleri uyuyamaz,hiçbir şeyi sahiplenemezdim.Duygulardan yoksunum...

''İnsanlar aleminin içinde bulunmazsam bana ne yaparlardı?'' Ne yapıp ne edip onların arasına karışmak zorundaydım.''Kusura bakmayın bayan o halde sizi soymak zorundayım.'' Okulda elde ettiğim başarılar sonucu anne beni yanına çağırıp sarılmıştı ve ne kadar iyi bir iş yaptığımdan,nasıl mutlu olduğundan bahsetmişti.''Ben de mutluyum,'' diyerek ağzımı sonuna kadar açarak beceriksizce gülmüştüm.Anne de gülümseyerek daha da sıkı sarılmştı.''İnsanları güldürürsem insan olmasam dahi onlar arasında yaşayabilirim,hiçbir önemi yok!''

Aynada gülüşüme çalıştım.Aynaya baktığımda gördüğüm bir insan değildi.Bir ölü cehennem tablosundan fırlamış.Soytarı gibi gülerek içimdeki ölüyü saklayarak yaşamaya başladım.Hayatımda bir kere dahi gülmedim.Soytarılık umutsuz,ızdırap dolu hayatımda insanlardan son sevgi arayışımdı...

  Kadınları,alkolü,uyuşturucuyu öğrendim.Bolca içtiğimde rahatlar,sadece kadınların göğsünde uyuyabilir olmuştum.Kitaplarımı satar koşarak içerdim,sürekli kadınlar ve alkol ile yaşamaya başladım.O sıralar üniversitede dil edebiyat öğrencisiydim.Okuldan çıkıp ucuz barlardan birine-genelde ucuz barlarda bolca içebilirdim-gittim.O akşam şaklabanlık yapacak enerjimi sabah veyorgundum.Kel adama üç tequila shot,bir şişe tuborg gold siparişi verdim.Siparişi verdiğim kel adamdan farklı olarak başka bir kadın barmen istediklerimi getirdi.Masaya bira ve tequilaları bırakıp güldü.Tanrım bu bir insan gülümsemesi değil,bu benim gülüşümün aynısı.Bir ölü gülümsemesi.Şaşırmıştım,bu kadın da insan olarak yaşamaktan sıkılmıştı...

 Camdan dışarı bakarak,ızdırap çekerek,umutsuzluğa kapılarak saatin nasıl geçtiğini farketmeden barın kapanmasına kadar içtim.Barda kimse kalmayınca kadın masama oturdu ve ''Yoruldum,'' dedi.Bu,işin getirdiği bir yorgunluk değildi.Bu,insan olarak yaşamanın yorgunluguydu ve benim de yorulduğumun farkındaydı.Cüzdanımı çıkartıp parayı ödemek için baktığımda yeterli param olmadığımı farkettim.Korkudan,utançtan düşüp bayılacak gibi oldum.Izdırap ve umutsuzluk içinde içerken ne param olmadığını farketmemişim.Tanrım şu an beni öldür lütfen,yaşayamıyorum.Kadın suratıma bakıp,''Korkma,''dedi.Bu ''Korkma'' paran olmadığından dolayı korkma demek değildi.Bu tüm ızdırabım ve umutsuzluğum için söylenmiş bir korkmaydı.Tanrım o an ölebilseydim...Hayatımı ölmeyi,öldürülmeyi arzulayarak geçirdim.Ancak şuan böylesine bir ölüm bana bir zafer gibi gözüktü.

Kadın bir süre sonra yanıma geldi.''Kösedeki cafenin üzerinde yaşıyorum,gidelim mi?''dedi.Gittik.Giriş katın bir üstünde,duvarları rutubetten kararmış,yerde bir tane yeryatağı bulunan odada kadın;''Yalnızım,''dedi.Bu cümleleri bir kadın ağzından ilk duyuşumdu.O da öğrenciymiş.Son sınıfta okuyormuş-ne okuduğunu,nerede okuduğunu,adını söylemeyeceğim çünkü bu sadece yazılmış bir hikaye değildir.Seviştik...Kalkıp bir sigara yakıp camdan dışarıyı seyrettim, kadının acılarla dolu hayatını dinledim.Bunu söylemek ne kadar ızdıraplı,zor olsa dahi o kadını sevmiştim-ne kadar acımazsızca,ne kadar zor benim için söylemesi....Sevdiğim kadının adını dahi tam olarak hatırlayamıyorum,şuan sevdim derken bile düşüp bayılacak gibi oluyorum-ve huzurluydum.Ufakken bir kez olsun bana mutluluğu yaşat Tanrım,derdim.Kadın o gece Belgrad ormanındaki köprüyü ne kadar sevdiğinden uzun uzun bahsetti.

 Sabaha karşı uyandık.Belgrad ormanına gittik.Kadının evinden viski almıştım.Ormana gittiğimizde viskiyi çıkarıp kadına uzattım.Kadın ağzına dayayıp biraz içtikten sonra midesini bulandırdığını söyledi ve bana bıraktı.Ağaçların altında,kadının göğsünde uyudum.Uyandığımda kadın yoktu.Kalkıp kadının evine gitmek için yola koyuldum.İçtiğim viski yol boyu midemi bulandırdı.Kapı zilini çaldım.Kadın kapıyı açtı ve beni içeri aldı.Neden gittiğini sormadım.Kadın mutfağa gidip bana bir bira getirdi.Ben biramı içerken kadın yatağa uzanıp uyudu.Ben de kadını seyrettim.Sonra bir bira daha almak için mutfağa gittim.Mutfakta tezgahın üzerinde tamamen boşalmış Seroquel tabletlerini gördüm.İlacın içindeki prospektüsü okuyunca uyku ilacı olduğunu anladım.Dolabı açıp içindeki rastgele bir ilaçtan bir avucu içip,elime bira alarak kadının yeryatağına oturdum.Biramın sonlarına doğru gözlerimi kaldıramayacak kadar uykulu,kadının yanında olmanın verdiği o mutluluğu-tam olarak mutluluk olduğundan emin değilim,benim için hiç duyumlamadığımı düşündüğüm bir insan hissi daha-birbirine karışık olarak hissettim.Kadının göğsüne kafamı koyarak gözlerimi kapadım.

  Her taraf kusmuk olarak uyandım.O kadar çok içmişim ki midem ilaçları kaldıramamış ve uyurken kusmuşum.Kadının üstünü elimden geldiğince temizledim.Turuncu saçlarını suratını kapatıyordu,saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp kadını seyrettim...