Zamansız İntiharlar Üzerine

    İntihar, beni hüzne ve kedere boğan bir kelime. Çünkü anlam olarak “canına kıymak” olarak bilinse de, bu kelimenin tarihimde farklı bir yeri vardır.

Ben de intihar etmiştim çünkü… Ve ardından şu satırları yazmıştım:

“Yaşamayı öğrenmek zormuş, ölüp de tekrar dirilmek gibi; hem yaşıyorsun, hem ölüyorsun… gerçekten zor! Bunu yapabilen, yani yaşamaktan memnun olan birini tanımıyorum ben…”

    İntiharlar zamansızdır sahiden. Misal intiharımdan önceki gün neler yaşadığımı hatırlamasam da “yarın intihar edeceğim” diye bir plan yapmamıştım. Ama içimdekilerin bir gün bir intiharla infilak olacağını biliyordum, hissediyordum…

    İntihar, zamansız olduğu kadar sinsidir,” ne zaman yerleşti bu fikir aklıma” diye düşünemeden sürükler sizi ve kendinizi hep gizli gizli şu cümleyi söylerken bulursunuz “kendimi öldürsem…”

    Aslında bu yazıyı Orhan Pamuk’un “KAR” adlı kitabında da ele almış olduğu “Batman ve Kars’ta intihar eden kadınların sayısının artışı” konusu için yazmaya karar verdim. Ama ne yazmam gerektiği konusunda endişeliyim, çok hassas bir konu bu çünkü… Bu yazımı okuyup intihara meyleden olacak belki, sırf hatalı bir cümle kurmuş ve intiharı farkında olmadan güzel gösterdiğim için… Satırlarda topal biri gibi ağır ağır düşünerek ilerliyorum…

    İntihar, çirkindir çok. Sizi sonsuza kadar yapıyor olduğunuz işlerinizden, sevdiğiniz her şeyden, nefret ettiklerinizden hatta tamamıyla hayattan koparıp götüreceğini bildiğiniz halde bir şeylerin inadına, içinizde onlarca gün bastırmış olduğunuz öfke, kırgınlık gibi duygularınızın varlığına kanıp intiharı seçersiniz.

İNTİHAR, aslında bir ilgi ve sevgi yoksunluğu hastalığıdır.

    Biyoloji kitaplarındaki cümleler gelirdi bazen aklıma: “Her canlının sevmeye, sevilmeye vs… ihtiyacı vardır.” Sonra ekosistem-klan gibi kelimeleri açıklamak maksadıyla çekilmiş hayvanlardan oluşan mutlu aile tablolarına bakardım. Ve daha çok kırılırdım, kızardım… “Küçücük bir hayvan yavrusu bile sevilirken ben…” gerisini gözlerime dolan yaşlardan dolayı getiremezdim.

    “Karıncaların Mucizesi” adlı bir belgesel izlemiştim. Kendi evlerini, yaprak kesip bu yaprakları birleştirerek yapan karıncalar, yaprakları birleştirmek için henüz larva olan karıncaların salgıladığı ipeksi salgıyı kullanarak yapıyorlar. Ama o ipeksi salgı larva karıncalar için hayati önem taşıyor; bir karıncanın “karınca” gibi görünebilmesi ve yaşayabilmesi için larva iken o ipeksi salgıyı kullanması gerekir. Fakat bazı larvalar fedakarlık yapar ve bunun sonucunda ölene kadar larva olarak kalırlar. Yuvadaki karıncalar ise onlara bu fedakarlıkları için ölecekleri güne kadar bakarlar… Bunu öğrendiğimde bile içimdeki kırgınlığı derinden hissetmiştim.

    Kitaplara sarılıp, hayatımdaki “insanlar” kavramını “kitaplar” olarak değiştirdiğim dönem, tarihte intihar etmiş pek çok yazar olduğunu da fark ettim. Sylvia Plath, Virginia Woolf, Ernest Hemingway, Kaan İnce, Nilgün Marmara… listeyi uzatabilirim fakat bu kişiler hakkında derin araştırma ve gözlem yapma aşamasında olduğumdan onlar hakkındaki duygularımı gereksiz yere anlatmamak için listeyi uzatmıyorum. Bunların yanında Kars ve Batman hakkında araştırma yapınca kedere boğuldum yeniden. Çünkü TÜİK’in raporuna göre intihar hızının en yüksek olduğu il Kars… Ve Batman da 90’lı yılların sonunda 2000’lerin başında “intihar şehri” olarak anılmaya başlanmış. Orhan Pamuk “KAR” adlı kitabında şu fikre de değiniyordu: “Bu intiharlar, medyaya ne kadar yansıtılırsa, kadınlar ve kızlar, ilgi odağı olmak için intihar etmede yarışacaklar.” Fakat ShiftDelete adlı sitede bir üyenin yazmış olduklarını haklı buldum.

“Bir zawa yani enişte olarak konuşuyorum kız nedir ki insan mı ıııh hakkı varmıdır ııh severmi ııh ulan kızları zorla dedesi yaşındakilerle evlendirmeye kalkın iki aylık geline çocuğu olmuyor diye [aslında kusur damattadır] kuma getirin her gün evinizde onlarca misfir olsun kız köle gibi 24 saat ayakta olsun ve sevme sevilme hakkı olması ya bu garipler ne yapar intihar eder günbahını bile bile yazıktır günahtır çocuk yaşta dedesi yaşındakine vermeyin istemediği kişiyle evlendirmeyin ve kendi yediğiniz bir b.k yüzünden berdel yapmayın unutmayın batmanın kadını namuslu şerefli ve olmayanla yetinendir aş bulamzsa çocuğuna taş kaynatır birşey istemez birşey demez ve erinin ağzına bakar ben ofluyum ve o yöreden eşim gelinim ve yengem vardır ve geleneklere inat onlara değer verdim baş tacı yaptım çünki onlar dahada iyisine layıklar”

    Sadece bu da değil, 2012 yılında haber kanalları ve birçok ülke sosyal medya üzerinden Amanda Todd’un paylaştığı videoyu konuştu. 15 yaşında bir lise öğrencisi olan Amanda, videoda, kartlara yazmış olduğu dışlanmışlığını, istismarını video sonunda bir intiharla noktalamıştır.

    Bizler hak ettiğimiz sevgiyi ve ilgiyi göreceğimiz güne kadar inatla intihar fikri dolaşıp duracak, aklımızın kıyılarında… kim bilir belki bu yazımı, intihar etme aşamasında olan biri de okuyacak. Ve son sözüm o “biri “ içindir…

    “İntihar, doğru ve güzel bir şey olsaydı zamanında çok acılar çekmiş olan hastalar da intihar ederdi. Çünkü tıp eskiden bu kadar ileride değildi. Ve kanserli bir hastanın tek yaptığı umutsuzca ölümü beklemekti. Doğru ve güzel olanı hak ettiğin için, doğru ve güzel olanı tercih etmeni tavsiye ediyorum. Bak bana, bir zamanlar intihar etmiş olduğuma inanmaz kimse, çünkü derinlerimde yatan acıları ve yaraları bir intihar ile belli edip, yaşamdan; güçsüz, korkak, sevilmeyen ve dışlanmış biri olarak ayrılmayı istemediğim için yaşamı seçtim. Çünkü herkesin acı çektiğinin farkına vardım…”