Yarım Kalanlar

Bütün günün telaşı bitip kendinle kaldığında başlıyor düşünceler aklına düşmeye. Gün boyu unutmak için uğraşıp aklına getirmek istemediğin ne varsa bir bir geliyorlar. Bir şarkı eşlik ediyor sonra onlara sanki gün boyu birbirini sabırsızlıkla beklemiş iki aşık gibi.. Birbirilerine bir bakışıyla anlatabildiklerinin sınırı olmayan iki aşık ...Sanki yıllardır birbirlerini hiç görmemiş fakat sanki yıllardır birbirlerini tanıyormuşcasına yürekleri bir olan iki aşık. Olur ya hani birisi gelir, belki sokakta yanından geçen herhangi biridir önceden. Ama öyle bir gelir ki eksik bir parçanın sende tamamlanması gibi.. Yabancılık çekmez geldiği yere. Düşüncelerinize uyan şarkılarda öyle değil midir hepsi tanıdık hepsi bizden bir parça.. İçimizden geçenlerin tekrarı gibi içimizi okur sonra karışır şarkıya. Derinlere ineriz her defasında yarım kalmış ne varsa oradan çıkartıp tekrar tekrar tamamlamaya çalışırız kafamızda. Ama ne o yarım kalanları tamamlayabiliriz ne de o indiğimiz yerden geri çıkabiliriz. İnsan nasıl çıkabilir ki bilmediği bir yerden ? Tamamlanmamış bir yolu sonunu bilmeden gitmeyi nasil becerebilir insan ? Cesaret işi midir bilmediğin bir yola adım atmak yoksa düşünmeden karar verdiğin birçok karardan sadece birisi midir ? Eğer düşünmeden devam ediyorsak yola sonunda iyi veya kötü her şeyi göze alabiliyorsak asıl cesaret bu değil midir ? Planlamadan düşünmeden bir adım sonrasını kestiremeden attığımız her adımın bizi daha da cesaretlendirmesidir önemli olan. Ama fark etmeyiz bizim cesaretle attığımız her adımda arkamızda bıraktığımız yıkıntıları... Her adımda kendimizden bir parça gittiğini fark etmeyiz. Ne zaman ki gidecek bir yerin olmadığını anlayıp yolda kalırsın anlarsın sonra senden geriye kalan sadece koskacaman bir boşluk kaldığını.. Ne o yarım kalan yolu tamamlayabilirsin ne de içindeki boşluğu doldurabilirsin.