Tam Adam

Bir adam düşünün ki, hiçbir düşüncesi yoktur ki başkalarının iyiliğini düşünmesin… Her hareketinde, asla ‘’ kendi kendisi’’ için hareket etmeden, sadece mutluluk vermek amacıyla hareket edendir o. Hoş bu yaptığı davranışlardan mutlu olduğu için, bilahare kendisiyle gururlansa da, kendisini övmek için böyle davranmaz asla insanlara. Çünkü o ne düşünse, ne yapsa veyahut ne söylese, temsil ettiği insan olma kavramının gereğince, insan olana saygı ve muhabbet çerçevesinde yapar. Başka birinin sorunlarını çözmek için o sorunu, sorun sahibinden daha çok dert edinir. Onu daha çok sahiplenir ve çözümü için uğraşır. Yeri geldiği zaman birini diğerinden, kendini müdafaa ettiğinden daha fazla müdafaa eder. Bu sırada kendini savunmayı unutsa bile, o bilir ki iradenin gücü her şeyden yüksektir. Onun sahip olduğu o güç kendinden gelir. Yine de bu yaptıklarına rağmen kendini üstün görmez ve kimseye örnek olarak göstermez.

İçinde hep kendi olmanın heyecanı vardır. Kimseye veya bir şeye bağlı olmayarak, varoluşuyla temellendirdiği ve iyilikle tertip ettiği hayatını, kendisini temel alarak çevreye odaklı düzenler. Planlarını şahsına münhasır hareket ederek , hür irade ve düşünce ile gerçekleştirir. Öyle bir ferttir ki bunu görev bilip sürekli iyiliğin yerini bulmasını sağlar. Hayatın getirdiği, hipnotize edici metalara bağlı kalmayarak, daima sahada olmanın peşindedir o.

Tam adam dediklerimden biri bazen birçoğumuza bedeldir aslında. Bir tek şahıs olarak, birçoğumuzun yapmaktan üşendiği ve eksik bıraktığı şeyleri tamamlayandır o. Bazen yanlış anlasalar veyahut canına köz misali sözler de koysalar, hür vicdanından gelen özgüven ile dayanır. Eğer düzelmek isteyen bir insanlık mevcut ise bunları korumalı ve varoluşlarına değer vermeliyiz. İnsanlarımızın bu noktaya gelmesine de destek vermeliyiz. İşte o zaman belki iyi bir insan topluluğundan, hatta gerçek insandan söz edebiliriz...