Ruh ile Olgunluk

Gözlemlediğim kadarıyla belli bir yaşı geçkin adamlar ile kadınlar, kendilerini olgun, hamuru pişmiş sayıyorlar. Affedilemez vahim bir hata…

Olgunluk, güzellik gibi göreceli bir kavramdır. Kimi yirmisinde aklını başına devşirir, kimi ellisinde. Lakin aklını başına devşirip, edep erkân bilmek ile olgunluğun çok farklı konular olduğunu söylemeliyim. Olgun insan benim nezdimde gerçekten olgun insandır her şeyiyle. Bağırmaz, çağırmaz olur olmadık yerde ve Mevla’sını sever. Mevla’sıyla arasına mesafe koymuş bir insanın hiç şüphesiz ruhunun olgunluğa ulaşamayacağını söyleyebilirim. Olgunluk maddi bir kavram değildir, zira. En basitinden, namazını niyazını kılan-kılmayan diye de örnek vermek istemiyorum; belki sizin hayatınızda da vardır öyle insanlar; akıl olarak son derece üstün, lakin manen her şeyin altında kalan.

Bu insanlardan bazıları, sizin aile bireylerinizden biriyse; canınız acır, onun için hiçbir şey yapamadığınızdan. Lakin kendisini olgunluğa erişmiş, pişmiş olarak görenler de vardır. Bunlar kibri yüksek kişilerdir ki, onların ne bendlerinde yatan kişiyle dostlukları vardır, ne de Mevla’yla. Dolayısıyla böyle kendini beğenmiş insanların da açıkçası olgunluğa erişmiş, hamuru pişmiş kavramlarının sınırı içinde yer aldığını düşünmüyorum.

Olgunluğa erişmek bir sabır işidir. Siz sabırsız birinin olgunluğa ulaşmasını isteyemezsiniz ki. Onun önce sabırsızlığıyla başa çıkması gerekir. Keza sürekli öfkelenen biri de önce olgunluğun en mühim raddesini yapmalıdır: “Yenmek, kendinde kötü olan ne varsa, yenilgiye uğratmak.”

Hamurun pişmesi, belli bir edep erkân sahibi kişilerin yaşayacağı diğer adımdır. Bu raddeye herkes ulaşabilir, lakin herkese yaşamak nasip olmaz. Zira iş adamları, mankenler gibi işinde, rütbesinde; saygıyla, sevgiyle anılan biri pekâlâ bu raddede bocalayabilir.

Pişmek demek, cayır cayır yanmak demektir. Ve hiç kimse “ben olgunluğa eriştiğim için, fazlasıyla piştim” diye bir söz söyleme lüksüne sahip değildir nezdimde.

Piştiğimizi fark etmemiz mümkün değildir. Zira pişmeye başlayan bir can, ölüm döşeğine düşüp, pişmesini tamamlayamadan da göçebilir bu dünyadan.

Pişmek, özünde barındırdığınla sürekli bir sohbet içinde olmaktır. Sen eğer bu tür konuları savsaklıyorsan; “pişmişim ben yeterince, artık diğerleri pişsin” diyemezsin. Affolunamaz vahim bir suçtur bu.

Velhasıl olgunluğun, olgun olduğunu sanan kişide bile olmayabileceğini, zira mükemmelliğin bir tek Mevla’ya mahsus olduğunu, mamafih biz insanoğlunun da ruhumuzun olgunluğa erişip erişmediği konusunda kafa yorup, en olmadık sonuçlara ulaşmamasını ve pişmek için de kırk fırın ekmek yemenin elzem olduğunu belirtmeliyim.

Hiç kimse pişmemiştir; eksik olan bir meyvenin lezzetli ve mükemmel olduğu söylenemez hiçbir zaman…