Gerçeklik Ürünü

Baktığın yerden seçemiyorsun henüz beni. İşe yarayacaksa ellerini dürbün yapıp bir de öyle dene çocuk. Siyah bulutlar uçuşacak etrafında. Buna rağmen, sen mavisin diyenleri yakıştıracağım sana. Ne garip… Benim seni fark etmem için bir bombaya daha ihtiyacım yok oysa.

Acılar var biliyorum. Müziği sonuna kadar açınca bile geçmeyen acılar… Görünmez bir bağ ile bağlı biz insansılar, evrimimizi tamamlamaya çalışıyoruz, biraz daha bekle! Derken beklettiğimiz şey, merhamet duygumuz olup kalıyor bir yerde. 

Şimdi beyaz tavşanı takip et çocuk! Bir başka gerçekliğe açılacağına inanıyorsan birlikte atlayalım hatta o tavşan deliğine; ama seni temin ederim bundan başka bir gerçeklik yok daha derinlerde bile. Bu dünya neden yuvarlak diye soracaklar sana büyüyünce. İç acılarını toplasan 180’i geçer de ondan, de.

Düştün. Dizin kanarken fark ettin ki;
özgürlük denilen şey çok abartılmıştı,

“Kırmızı kablo mu, mavi kablo mu?” sorusu zaten hepimizin öleceği bir yerde fazla düşünmekten ibaretti,

matematik dersleri önce ölüme kadar saymayı öğrenmekle başlamalıydı,

en güzel renk şüphesiz gökyüzünün mavisi seçilmeliydi

ve o çok önemli gördükleriniz var ya, böyle bir dünyada çok da şey edilmemeliydi.

Senin fark edişlerin masumiyete dublaj yapıyor be çocuk. Zamandaki çatlaklar seni de yutmak üzereyken bile baksana, kırılan kalbinin parçaları fraktallar oluşturuyor. Sen bu kadar güzelken insan hakları falan filan teferruat kalıyor. Yaşadıkların yetişkinim diyen ruhlara fazla ciddiliyken her şey bir yana savruluyor. Geriye bıraktığın duygu huzmesi var ya, iyi insanların başlarına hale olup kalıyor.

Büyümek istiyorsun bundan bu, parmaklarının üzerinde durma çabası. Ama sana söyleyeyim, manzara beklediğin gibi değil lakin haklısın, merak uyandırıcı. Büyümek büyüsü bu, kalp gözünü katarakt etmeye çalışacak. Üzülme, boyu olan develerin yönettiği bu dünyada elbet eşekler önde bitirecek.