Hey, Ben! Bi Bakar mısın?

Ne zamandan beri bu kadar karamsar ve umursamazım bilmiyorum. Eskiden yanlış olduğunu fark ettiğim olaylar yahut kötü olduklarını düşündüğüm insanlar beni rahatsız ederdi. O yanlışlığı düzeltmek için kafa patlatır hiçbir şey yapamayacağımı kabullenene dek vicdan azabı çekerdim. Başkalarının üzüntülerini gördükçe yediğim yemekten zevk almaz bir şekilde içime kapanır, suskunlaşırdım. Bir süredir kendimi görmezden geliyordum fakat fark ettim ki bu süreç içinde, olmak istediğim insandan bir hayli uzaklaşmışım. İçimdeki, hayata kafa tutan asi kızın pes etmesine izin vermişim. "Seni yenicem fani dünya!" diyemiyorum. O kadar yorulmuş hissediyorum ki "Bir an önce vur tekmelerini de bitsin bu işkence." tek söyleyebildiğim.

Hayatın fabrikadan çıkma robotlarından biri olduğumu görmek bana çok koyuyor.

"Başaramayacağına inan."

"Teknolojinin seni ele geçirmesine izin ver."

"Kitap okuma."

"İnsanlara hoşgörülü olma, bırak onlar sana olsun."

"Her gün gelen şehit haberlerini düşünmeyi bırak."

"Başkalarını suçla. Sen kusursuzsun."

Kendi çapında fikirleri olan ve öyle böyle bir yerlere gelerek sesini duyurabilme fırsatı elde etmiş insanların düşüncelerini takip ediyorum sadece. "Başka bir seçenek olabilir mi?" diye düşünmek mi? Allah korusun! Kendi potansiyelimin o kadar farkında değilim ki kulaklarım, ufak tefek fikirlerime duymak istediğim takdir arayışında. "Kimsenin takdirine ihtiyacım yok. Benim fikrim bu!" demekten çoğu zaman korkuyorum.

Hayat beni buna yönlendirdi derken bile hatayı kendimde aramaktan sakınıyorum. Hayır! Öncelikle kendime şunu söylemek istiyorum: "Eğer ki insanlara yardım etmeyen, okumayan, düşünmeyen, hemen öfkelenen, kendi yolunu çizemeyerek başkalarının izinden giden inançlara, düşüncelere saygı duymayan, paranın kölesi olmuş, atalarının İstanbul' u fethettiği yaşta yataktan çıkmayan bir asosyalsen bu senin hatan!" Bu benim hatam! Bu da demek oluyor ki bunu düzeltebilecek tek kişi de benim.