Dilin prangası

Önyargı.... Adı üzerinde sanırım bir yargının önden yapılanı.Yagılama yapmak hemde sorgulamadan ,sormadan,cevap almadan. Hatta o kadar ki tanığıda sanığıda tanımadan kafamızda kurulan hakimide bizim egomuzdan başkası olmayan bir mahkeme. Sonuca varılması uzun sürmeyen ,deliller aramayan avukatı olmayan bizim kendimize göre masum mahkememiz.

Evet o mahkemede ne de kolay kırılır kalemler.Diller konuşmaz çünkü orda.Bedenler,renkler,ırklar,cinsiyetler konuşur. Sorarmıyız acaba kendimize hangi kanuna göre suçludur karşımızdaki? Vicdan mevzuatımızın kaçıncı fıkrasında yazar bu düşündüklerimiz.Ahhh önyargılar işte sorun o ki sadece yargılar..Rengini beğenmez yargılar, ırkını beğenmez yargılar sadece yargılar... Düşüncesini sormadan tek kelimesini duymadan onu konuşturmadan hükmü giydiriveririz boynuna.Halbuki o aslında öyle değildi bilmeyiz.Rengi siyah ama düşünceleri beyazdı sormayız.Irkı yabancı ama kalbi yerliydi duymayız.Bakışları kahverengi ama ruhu yemyeşildi görmeyiz.Ve sonra görmeye, duymaya ve bilmeye başladığımızdada tek bir cümle kurabilriz 'ben önyargılı davranmışım'.

Peki ya bu itiraf önyargı mahkemesinde dar ağacına yollanmış birine gelirse...ipi boynunda duruyorken söylemek hangi hükmü kaldırır....