Es Geçtiklerimiz

Bu gün yine gelenleri ve gidenleriyle sendromlu bir günün bitişi . Son yirmidört saatimin en anlamlı vakti, sadece sima olarak tanıdığım bir şahsın beş dakikada bütün hayat özetini hissedebilmemdi.

Çok gülüyordu karşımda ki genç. Fütursuz kahkahalar savuruyor tamamen neş'eli görünme gayretinde olduğunu belli ediyordu. Yanımda ki arkadaşlarım, gencin yıpranmış giysi ve ayakkabılarıyla alay ediyor, genç hepsini duyuyor ses çıkarmıyordu. Bu türde  mahkemesiz yargılamanın yapıldığı her ortam beni fazlaca geriyor. Çay içtiğimiz masadan sessizce uzaklaşmak gereği hissettim. Sokak lambasının az ilerisin de durup efkarımın tarumar olduğu anlar da yaptığım gibi bir sigara yakıp ılık esen rüzgara karşı savurmaya başladım o lanetli dumanı.

Az önce arkadaşlarımın her türlüsünden alayına maruz kalan genç geldi yanıma.'' Bir elma uzattı bana  ''Abi yer misin?'' diye  sordu . Tek yediğim meyve olmasına rağmen kabul etmedim. Sonra sohbet etmeye başladık ufaktan ,anlamsız konularla. Nerden açıldığını bilmediğim bir sohbette yıllardır ailesiyle görüşmediğinden bahsetti umutsuzca. ''*i*tir ettiler beni'' dedi sesini kısarak. Ailesini başka bir şehir de bırakıp okumaya gelirken çaresizlikler de yıkılmamak adına ısrarla okula devam edişini anlattı .''Kömürlükler de yattım kimse bilmedi, cami şadırvanlarında temizlendim gece çalıştım gündüz okula gittim '' dedi . Neden diye sordum şaşkınca. ''Çaresizlikten'' dedi ...Kızaran gözlerin de yaşadıklarını hatırlamaktan korkan tarafı gördüm. O kadar iyi anladım ki anlatamadıklarını...

Yaşayan ölüler güruhu halinde gezinirken es geçtiklerimizin; bir roman çıkacak kadar derinlikli olduğunu anımsadım. Belki o an anlatmaya şartlanmıştı ya da genelde maruz kaldığım dert anlatan insan portföyüne bir yenisi ekleniyordu.Fark edermiydi sebebi .Taşacak bir dert kuyusuna taş atan şahıstım o anda, onun rahatlamaya ihtiyacı vardı  benim dinleyip hüzünlenmeye...Ne kadar çok iş değiştirdiğini anlattığı ve ardında binlerce sitem,hüzünü barındırdığı hikayesini demirden harflerle yüreğime çakıyordu .

''Dibe vurmamak için herşeyi yaptım'' dedi. ''Ben de'' demek istedim... Oysa ne zor hayatlarda yaşayıp gözümüzün önünde varlığından haberdar olamadıklarımızın  perişanlığının garip muhakemesini yaptım. Ben, onu çalıştığı işle, kılık kıyafetiyle, çok gülmesiyle yargılamasam da yargılayanlar olmuştu belli ki. ''Abi bana aşağılık bir mahluk gibi davrandılar hep, arkadaşlarının yaptığı gibi alay ettiler'' dedi .  Üzülme dedim ona. Bazı insanların  mutlu kahkahalar atanlardan yaşadığı rahatsızlığı anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce. ''Mutlu değilim abi,öyle görünmeye çalışıyorum'' dedi... İçime bir ton eriyik kurşun döküldü sanki .Yahut bir buldozer son sürat yüzümün üzerinden geçti. Boğazıma düğümlenen kelimeler sesimi cılızlaştırdı konuşamadım. İfadesizleşen suratım ve sokak lambası altın da tek insani ifadem gözümden inen  saklamak için çabaladığım gözyaşlarım oldu. Sonrası sanki bir hafıza kaybıydı tansiyonum düştü sersemledim.Tek hatırladığım  eve gelip kimsenin görmediği bir zaman da yatağımın üzerin de dizlerimi karnıma çekip karanlıkta bağıra bağıra ağlamaktı. Oldum olası başkalarının derdiyle dertlenirim, kendi yaşadıklarımın bir sunumunu görmüş gibiydim. Eve gelince o gence aklımdan ve yüreğimden şu sözleri yazdım.

Kimseyi geçinmek için yapmak zorun da kaldığı işlerle, üzerindeki markasız kıyafetlerle, yüzüne taktığı maske ile yargılamayın. Deyim yerindeyse ununuz, tuzunuz kuru eleştirirken bile bazılarımızın hayattan bekleyecek ışığı yok. Çaresizliğine el atmadığınız ya da hikayesinden bihaber olduğunuz zor kavramını günün her snaiyesin de yaşayan insanlar var... Eğer gerçekten birini eleştirmek istiyorsanız aç kalın,evsiz kalın, borçlu kalın... Öylesi bir durum yaşadıktan sonra da eleştirebilecek takatiniz varsa buyrun kimi istiyorsanız eleştirin .