Cebimdeki Orangutan

    Bu gün yirmi iki yaşındayım. Hayatım da hiçbir şey değişmedi desem yalan olur. Hem de okkalı bir yalan. Hayatıma bir kadın girdi, çıkmıyor. Kovuyorum, gitmiyor. Dövüyorum, anlamıyor. Kafasına satırla yirmi beş defa vurdum, ölmedi. Balkondan onu, yirmi yedi kez attım, ölmedi. Neden gitmiyorsun ? diyorum, cebim de diyor. Elimi cebime atıyorum. Bir paket sigara ve annemden arakladığım mutfak çakmağı. Onları, masaya bırakıp, boğuyorum kadını, yine ölmüyor. Cebim de diyor. Elimi, tekrar cebime atıyorum. Yine aynı şeyler çıkıyor. Bir tane yakıyorum sigaradan, ona üflüyorum yok oluyor. Sanki, yirmi iki yıldır onunla yaşıyorum.

    Sonra fark ediyorum, aslında ben, yirmi üç yaşındayım ya da yirmi bir de olabilir. Kakam çok karıştı. üniversiteyi bırakalı çok oldu. İki kere daha üniversite okumayı denedim, olmadı. o zaman ben yirmi dört yaşında olabilirim. Askere mi gitsem ki ?

    Kadın, yeniden gülümsüyor. Elimi, cebime atıyorum, elma çıkıyor. Ona veriyorum. şapırdatarak yiyor. Kadın, benim düşlerim de yaşıyor olabilir. Tabi bu aylar önceydi, belki yıllar olmuştur. Hükümek karşıtı ya da vatansever biri olduğum için, kara bir deliğe girdim. Neyim, kimim, nereden geldim, kime ne anlatıyorum ? Bu gibi soruların cevabını unutalı çok oldu. Belki de ben, otuz iki yaşındayım. Ya da elli iki, babam da bir zamanlar elli iki yaşında idi.

    Aynı odada, içine kapanık tipler de görüyorum, neden buradalar belli değil. Belki yoklar. Bir tanesi, ayakkabı kutusu biriktiriyor. Biri aşırı derece de, Can Yücel'e benziyor, belki odur. Herkes, garip bir şekilde beyaz giyinmiş. Deterjan reklamı gibiyiz. Oda biraz karanlık; ama beya ağırlıklı bir renk. Can Yücel'e benzeyen ağabey, bana bakıp cebinde diyor ve avazı çıktığı kadar şiir okuyor. Bağırmaktan, kıpkırmızı oluyor. Elimi, cebime atıyorum, boş bir defter. Yazmaya başlıyorum. Sonra sıkılıyorum. Belki uyuyorum, tam hatırlayamıyorum. Kalkıp biraz yürüyorum. Ayakkabı kutusu biriktiren adam, bana çarpıyor. Gülümsüyor ve cebinde diyor. Cebimden, büyük bir ayakkabı çıkıyor. Ona veriyorum. Bu durumdan, çok sıkıldım, ölmek istiyorum. Kadın geliyor. O, daha söylemeden, elimi cebime atıyorum ve orangutan çıkıyor. Ne saçma bir cep diyorum. Ağlıyorum. Kadın; bana, ziyaretçiniz var, anneniz geldi diyor. Koluma giriyor. Ben ağlıyorum. O, susmamı istiyor, ben onu öpmek istiyorum. Sonra; o, ağlıyor. Annem ağlıyor, Orangutan bize bakıyor...