Martılara Fısıldanan Acılar

Bir yıl oldu. Koskoca bir yıl...

Düşündükçe dalgaların acımasızca çarptığı bir kayanın sertliği ve çaresizliğiyle hayata tutunmaya çalıştığım 365 sabaha kavuşmayan gece...

Denize acımı haykırmak isterken, yalnızca martılara fısıldamakla yetinebildiğim 52 koca hafta...

Söndüremedikçe içimde yanan koru kalbimin her zerresini yaktı öfkem. En derinlere sakladım sandıkça gözlerimde belirdi, kaç kalp kırdı bilemem.

Şimdi geçti gitti o fırtına. İçimdeki gözü yaşlı, yorgun şehri ; yıkık dökük, virane bıraktı ve gitti... Geriye küçük bir kız çocuğu kaldı o şehirde. Düşürdüğü  camdan vazonun kırıkları elini en derinden kesmiş. Ama gözyaşları anlatıyor "akmamızın sebebi kesik acısı değil, acı gelip geçer. Ama vazo... Annenin en sevdiğiydi. Ondan akıyoruz canını yaka yaka"

Sonra annesinin yanına gidiyor küçük kız. Gözünde yaş, kalbinde sonsuz utanç... Annesi yarasını öpüyor usulca, "ağlama güzel kızım, benim canımdan öte olan sensin, o vazo değil. Bak semaya ve sil gözyaşlarını". Küçük kız siliyor gözyaşlarını. Çünkü farkında hiçbir duygu annesinin de üzülmesine değmeyecek. Annesi alıyor  kızın ruhu kadar narin, kırılgan ellerini. Önce okşuyor sonra öpüyor incitmekten korka korka. Öptükçe akıyor yaşları pınarlarından, lanet ediyor vazoyu sevdiği her ana. Çünkü o vazo canını acıttı dokunmaya kıyamadığı kızının. Küçük kız ise kapatıyor gözlerini içine dolan tarifsiz huzura. İçinde bir yerler eksik kalmıştı ya, tamamlanıyor birer birer. O kadar mutlu ki, son anı gibi her şey. Derin bir iç çekiyor zarifçe, ciğerlerine dolan havanın her zerresi huzura açıyor kapılarını...

Şimdi biliyorum o küçük kız sonsuza dek özgürce yaşayacak. İçimdeki virane şehri aydınlatacak gülüşüyle. Uçurtmalar uçuracak, yediği pamuk şekerini arkadaşlarıyla paylaşacak, oyunlar oynayacak, şarkılar söyleyecek eskisi gibi.

Başını asla eğmeyecek yere, çünkü eğerse babasının ona binbir özenle beyaz zambaklardan ördüğü taç düşer. Beyaz zambaktan örmüştü babası çünkü beyaz zambak masumiyet demekti. Küçük kızın ruhundaki sonsuz masumiyet...

Sadece gülümseyecek, çünkü biliyor ki hayatı çok seviyor, tüm o gözyaşına rağmen. Asla üzülmeyecek, bir daha asla! Yalnızca kahkahaları inletecek şehrin boş sokaklarını. O vazo mu? Onu annesiyle toprağa gömdüler, en derinlere. Her bir parçasını temizlediler dikkatlice. O sadece bir vazoydu, akıttığı gözyaşlarına, acıttığı canına değmeyecek bir vazo...

-Cinsel tacize uğramış bir genç kızın Martılara fısıldadıkları...- 

Image title