Eleştiride Ölçü

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. 

(Mevlana Celaleddin Rumi.) 

Bize ne kadar güzel verilmiş bu öğütler. Hayatımın her basamağında bu öğütleri kendime rehber etsem de; bu 3 öğüt benim eleştirideki ölçütüm olmuştur. Çünkü insanlar yaşamaya başladığı günden beri, yaşamak, beslenmek gibi eleştirmeye de ihtiyaç duymuştur. Durum böyle olunca eleştirdiğimiz şeyleri nasıl eleştirdiğimizi de eleştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. 

Eleştiri denilince aklımıza her zaman olumsuz eleştiri gelse de. "Bugün çok iyi görünüyorsun" da bir eleştiri olduğunu unutuyoruz. Acaba bunun sebebi insanlara eleştiri kavramının yanlış öğretildiği mi? Yoksa hep kötü eleştiri yapan bir toplumla iç içe olmamız mı? Bazen kötü eleştirilerle karşı karşıya kaldığımızda yapılan eleştirileri sadece göz önünde bulundursak da, eleştiriyi yapan bizler eleştirilerimize de dikkat etmeliyiz. Çünkü eleştiri empati gerektiren bir meseledir ve gittiği yer insan olduğu için daha kaldırılabilir olmalıdır.

Eleştiriye dönüştüğü zaman iş "Acaba ben böyle yapsaydım ve bana bu eleştiri yapılsaydı’’ sorusu sorulmalı ve alınan cevap rota olmalı diye düşünüyorum. Ama düşüncelerim içinde kaybolurken "Acaba bazı eleştirileri de hak etmiyor muyuz?" düşüncesi geliyor aklıma. Çünkü insan sabrı olan bir varlık. Ve sabrı taştığı zaman dilden çıkanı kulak duymuyor. Bence biz o sabrı taşırmamalı, taşan sabra sahip olan kişinin de baştaki öğütlerden birini gerçekleştirmesi "Asabiyette ölü gibi" olması gerekiyor. 

Bence eleştiri bir tecrübe olayıdır. Bilgi birikimi olmayan, tecrübe sahibi olmayan kişiler; bilgi sahibi değillerse söz sahibi de olmamalılar. Ya da olayın aslını bilmeden, o durumda olmadan yorum yapmamalıdır. Çünkü ne demişler? Davulun sesi uzaktan hoş gelir. Bu yüzden o davulun sesini yakından duyana kadar o ses hakkında yaptığımız her yorum haksız yorum ve yanlış yorumdur. 

Eleştirmek hakkında bir sürü fikrim olsa da, kötü eleştirilmeyi toplum olarak sevmediğimiz bariz bellidir. Çünkü her zaman kendimiz hakkında güzel şeyler duyulmasını isteriz. Ne zaman durum eleştirilmeye açık insanlar ve eleştiride empati yapan insanlar olarak rayına oturursa, işte o tren hiç insan yaralamadan varacağı yere ustalıkla gider.