"Şakacıktan" Desen Ya Kardeşim

Kardeşim...En keyifli yanı çocukluğumun...

Biz küçüktük.Ve her şeyimizi kendimiz yapardık.Komşu çocuğunun aldığı oyuncak mutfak takımını çok beğenmiştin.Küçük ve renkli fincanlar,tencereler,kaşıklar...Ben de sen daha fazla üzülme diye plastik kapakları sulu boyalarla boyar birlikte oynardık.Şakacıktan çay içer, şakacıktan yemek yapardık, mis kokulu otlarla.Sonra odamızın halısız olan kısmına geçerdik.Şakacıktan tatil köyümüz olurdu orası.Sen de şakacıktan hastalanırdın orada.Ben de seni iyileştirirdim.Güzel olan her şeyi, tüm hayallerimizi şakacıktan yaşardık.

Kardeşim...Gizlediğim, sakladığım sedef kutum...

Bayramlar da ne güzel geçerdi birlikte.Şekerlerimizi, paralarımızı biriktirir sonra da tek tek sayardık.Akşam olduğunda da gizli yer olarak ilan ettiğimiz buğday kokulu kilere giderdik.Minik oyuncak arabanın minik ışığıyla aydınlanan gizli yerimiz, anlattığımız hikayelerle masalsı bir kente dönüşürdü hemen.Ya da bakkaldan aldığımız bisküviyi kimse görmesin diye gizli yerimizde yerdik, hem de en ufak hesabı yaparak bölüşürdük (kırıntıları bile).

Kardeşim...Koruduğum yegane varlığım...

Birgün de komşu kızı sana fena bir tokat atmıştı da yüzün kıpkırmızı yanıma gelmiştin.Sonra ben de sinirlenip komşu kızına saç-baş saldırmıştım.Koşa koşa gizli yerimizde saklanıştık da kızın annesi her yerde bizi aramıştı.Sana da kızmıştım tabii.Kendini koruyamadığın için.Hakkını her zaman araman gerektiğini anlatmıştım.O zamanlar tüm üzüntülerimizi kendimizce hallederdik.Bir zorlukla karşılaşsak hemen gizli yerimize giderdik.Çaresizlik nedir bilmezdik, sanki her şey çözülecek sanırdık.

Kardeşim...En büyük çaresizliğim...

Şimdiye kadar hep zorluklarla nasıl savaşmamız gerektiğini bulurduk ve ben sana hep anlatırdım.Her şey geçecek gibi...Çaresizlik...Hiç karşlaşmadığımız duygu.Meğer ne fena bir şeymiş.Sevdiğin insan yanında acı çekiyor ve sen ne yaparsan yap, hiçbir işe yaramıyor.Nasıl anlatsam.Mesela için alev alev yanıyor ve sen gidip dağları aşıp buz gibi suyu buluyorsun.Kana kana içiyorsun suyu ama nafile.İçinin alevi sönmüyor bir türlü.Öyle fena bir şey.

Her şey küçükken olduğu gibi olsaydı keşke.Mesela karşıma gelsen şimdi.Doktorun verdiği ve hayatı müsfetteye çeviren o kağıtları bana uzatsan, sonra desen ki:

 "Abla ben şakacıktan hastayım.Hadi sen de beni tedavi et!"

Bunu demeni ne çok isterdim.

Ve keşke ben de seni gerçekten iyileştirebilseydim!..