Külhanbeyi


Image title

Yaramaz bir çocuk değildim fakat bulduğum fırsatları da iyi değerlendirirdim.

Dut ağacı 90’ların meşhurlarındandır.Yemek için değil de oturmak için çıkardık biz.En korktuğum şey her zaman inmek olurdu.Çıkması kolaydı.İnmesinden o kadar çok korkardım ki.Bir de ağaçtayken gelen geçenin kafasına sallardık da 5-6 tane birden dökülürdü.Kafasına dut düşürdüğümüz kel bir amcayı hatırlarım.Sinirinden ağaca çıkacaktı da neyse ki ağaç ona göre değildi. :)

O dut ağacının altında sessiz ama uzun bir ağlayışla ağladığımı bilirim.Yok ya hu üzüntüden değil dizimi yarmıştım da bir demir parçası yüzünden.Oluk oluk kan akıyordu.Kemiğime kadar açılmıştı deri.Hatta okula gidemediğim o bir iki hafta mühletince kaç dikiş atıldığına dair iddiaya giren arkadaşlarım kazanana lahmacun ödülü koymuşlardı.Çocuksunuz siz ya hu lahmacun nedir?O zamanın çocuğu meyveli buz ister,dondurma isterdi…Bu ödülü ortaya atan arkadaşım Güneydoğu Anadolulu muydu?Emin olun bende hatırlamıyorum.

Bardak yıkamaya bayılırdım.Fakat yıkadığım her üç bardaktan ikisini mutlaka kırardım.Bir gün annem uyurken sandalyeye çıkıp bardak yıkamaya başladım.Zavallı annem bardak takımından olmuştu.Bir de çok iş yapmış gibi elbezlerini yıkayıp balkonun mermerine asmıştım.Halbuki annemin onları balkona astığını hiç görmemiştim.Bizim balkondan kuşların eksik olmadığını annem defalarca tecrübe etmiş olmalı. J

Bunu hatırlamam ama annem her hatırına geldiğinde anlatır.Bir gün pazardan dönerken gazete okuyan bir amcaya : ‘Utanmıyor musun o çıplak kadınlara bakmaya?’ diye laf atmışım.Gazetenin insanlara bakan tarafında manken resimleri varmış da.Neyse ki amca gazeteyi haber için okuduğunu,peşimden kovalamayarak göstermiş oldu.Hala hayattayım. :) 

Son olarak bunu çok iyi hatırlarım.Bir gün komşunun çocuğuna mızıkçılık yapıyor diye çıkışırken teyzenin biri geldi ve bana : ‘Sen mahallenin külhanbeyi misin çocuğum?’ dedi.Verdiğim cevap hala aklımda : ‘Teyze o dediğin nedir bilmiyorum ama böyle güzel söylediğine göre o ben olmalıyım.’