sosyal medya üzerine

Bütün sosyal medya hesaplarındaki insanlar, gerçek hayatta olmadıkları kişiliklere bürünüyorlar. Sanal dünyada Sanal kişilikler oluşmuş. Kendi benliklerini asla paylaşımlarına yansıtmaya çalışmayan insanlarla dolu her taraf. Gerçek hayatta Bir Çocuğun yüzüne gülümsemeyen tipler sevgi pıtırcığı oluyor. Ya da bir bankta Güneşin altında oturup kitap okumayan biri ‘’göğe bakalım mı?’’ diyebiliyor. herhangi bir Gazetenin köşe yazısını dahi okumamış insanlar Filozof, şair, bilge ya da entellektüel olabiliyor. Kimse gerçek kişiliğini yansıtmıyor.! İnsanlar olduğu gibi değil, olmak istedikleri gibi oluyorlar profillerinde. Kimi kendini cem yılmaz zannediyor kimi pablo neruda. Bazısı konfiçyus oluyor bazıları kıvanç tatlıtuğ. Kutsal kitabın emrettiklerini yerine getirmeyip tam aksine hayat sürdürenler profilinde Dindar olabiiyor.
Bir de sürekli‘’adamlık, delikanlılık, Şeref ve namusun öneminden bahseden kendisinde bu sıfatların tümünün olduğunu iddaa eden paylaşımlar yapan idiotlar var. Resimlerinin altına bu tür arabesk yazılar yazan ama gerçek hayatta ne oldukları belli olmayan insanların yazdıklarını kaale almayın. uzaklara dalarken çekilmiş fotoğraflarının gerzekçe alakasız bir şiir yazanları hele hiç dikkate almayın. Bunların tümü o dayanılmaz beğenilme arzusundan kaynaklanıyor. ‘’Komiğim,güzelim,yakışıklıyım,eğitimliyim,okurum’’
Kimse en hazin gerçeklerden bahsetmiyor.‘’çirkinim,salağım, okumuyorum, namussuz adamın tekiyim, demiyor. Bu kadar sahteliğin arasında elbette Gerçek kimliğini yansıtanlarda var. Örneğin tanımadığı kadınların mesaj kutularını sevgi sözcükleriyle doldurmakta olan yalnız erkekler topluluğu. İnanın onları diğerlerinden daha samimi buluyorum. Her ne kadar belirli bir amaç uğruna bu mecralarda gezinselerde. 

Teknoloji bizi birbirimize yakınlaştırdığından daha fazla uzaklaştırıyor. Toplu taşıma araçlarında, AVM'lerde Cafelerde gözlem yaparken farkediyorum bunu. Tabiki bunu farkettiğim için dahi diyemem kendime. Bu herkesin bildiği birşey ama kimse benim kadar dert edinmiyordur kendine eminim. soslu hamburgerini yerken check-in yapan insanların aslında ne kadar yalnız olduklarını iyi bilirim. Asalak bir nesil yetişiyor. Hiçbir çocuk sokakta oyun oynarken düşüp dizini kanatmıyor. Kimse gerçekten göğe bakıp kuşların süzülüşünü izlemiyor. Geceleyin şehrin ışıklarının yoğunluğundan yıldızlar eskisi gibi parlamıyor. Dijitalleşen dünyada yalnızlaşıyoruz. İnternet üzerinden kurduğumuz ilişkiler, ortamlarımız paketimiz bitince veya elektiriğimiz kesilince yok oluyor. Daha da yalnızlaşıyoruz o zaman. Gerçek hayattaki yalnızlıktan daha fazla bir yalnızlık bu. En son ne zaman bir hayal kurduk mesela. En son ne zaman çıplak ayakla toprağa bastık. En son ne zaman tanımadığımız bir insana selam verdik? En son ne zaman toplanıp felsefeden, edebiyattan ya da bilimden konuştuk.? En son birine ne zaman mektup yazdık ya da mektup yazmaya yeltendik. Kitap okumuyoruz okuduğumuz kitaplar bile popülaritenin bir ürünü olduğu için okuyoruz. Yani herkes bahsettiği için. Geri kalmışlık duygusu olmasın diye. Arkadaş ortamında ''aaa evet, bende okudum onu'' diyebilmek için okuyoruz.

Herşeyin farkına varmak gerekiyor. Gerçek hayat dışarda.. Biz o profilimizde bahsettiğimiz kişi değiliz. Belki hiçbir zamanda olmayacağız. Biz özel değiliz, sayfamızda yazdıklarımız zırvalıklardan başka birşey değil.. Bir düşünün 19. YY'da yaşamış biri gelip bu halimizi görse ne der acaba. Evet teknoloji iyi birşey faydalanalım. Ama faydalanırken ölçüsünü tutturalım. Kendimizi cep telefonumuza ya da bilgisayarımıza göre endekslemeyelim. Bilinçli olalım. Hayatınızda bir günü cep telefonsuz, TV'siz Bilgisayarsız geçirin O gün yolda yürürken bile ne kadar çok fırsatla karşılaşıp teptiğinizi görebilirsiniz. Bir kır yerine bir kaç saatliğine inzivaya çekilin. Etrafımızdaki bir sürü eşyanın Ne kadar anlamsız ve boşa hayatımızda olduğunu Göreceksiniz. Sadelik her zaman mutluluk getiren şey olmuştur. Denediğinizde farkedeceksiniz..