işte bunlar hep önyargı

Kim açıklayabilir ki şimdi "sen de başını alıp gitme ne olur"u diyen bir insanın içinde yaşadığı kaosu? Bi sorumlusu var işlenen cinayetin. Şimdi kim hesabını verecek gülmeyi öğrenmeden ölen bir çocuğun bu dünyada bıraktığı yabancılık duygusunun? Kim üstüne alınır ki o duyguyu? Yabancılık kimin işine gelir? Herkesin birbirini tanıdığı şu dünya sahnesinde pasif oyuncu olan yabancıları kim alırda basar bağrına? Yabancılara hırsız yaftası vuranların içinden eksilen yahut daha doğru bir dille 'çalınan' şeylerin hesabını kim verecek? Onun içinden o şeyleri hırsız dediği yabancı çalmamıştı oysa ki. Kendi hırsızlığını kendi yapmıştı. Ve bunu her yapan insan 'kendi kendinin hırsızlığını yapan ilk insan' olarak tarihe geçiyordu.. Çünkü çalınan 'değer'di. Kişisel hayatta tutulurdu. Altın kasalarda saklanası, el üstünde tutulası, baş üstüne konulası 'değer'di çalınan. Her çalan tarihe not düşülüyordu. Bir de tarihin görünmez yüzü vardı. Hep büyük insanların adının yazıldığı tarihten başka diğer insanların da bir tarihi vardı. Bunlar ismen, bir bir, her yerde herkese dökülmese de ya kişinin hayatında ya da neslinde bir ağırlık olarak oturuyordu. Böylelikle anlaşılıyordu ki görünmeyen tarih de görünen kadar, bir o kadar da önemli yere sahipti. Sadece üstünde saatlerce tartışılmıyordu. Ve bütün parçayı bağlamıyordu. Bağladığı yalnızca küçük kesimlerdi. Herkeste biliyordu ki parçalar bütünü oluştururdu.

Etiketler: önyargı