başlıksız acı

"Şimdi kaç zaman oluyor ki uzun uzun yılları sersem en sevdiğim ayakkabılarımın önünde boş bir zemin olan kaldırımlara. Çok zaman geçse belki geçerdi bu bedenime vurulan çaresizlik. Ben acı çekince azalmıyor bu aklım. Aksine daha da çoğalıyor. Ne de iyi olurdu acının artışına karşı azalan bir düşünme yeteneği...Şimdi uyumak vardı, belki onun gibi bir ömrün neticesinde onu saran topraktan kurtulamaz bir vaziyette, sarılacak kimsesi kalmayacak şekilde uyumak vardı. Yatağım bana yaşatır mıydı onun hislerini? Eğer yaşatsaydı kendimi yatağıma mahkum ederdim. Aklım yaşatırım sandı herhal... Bundandır böyle bocalaması. İnsanın dostunu kaybetmesi, anlatırım sandığı kelimelere sarılması böyleymiş demek ki... Şimdi benim şu koca dünyada kimim var? Bunları yazacak dermanım olsa keşke. Yazıp gökyüzüne atardım. Yahut bir sepete bir ip bağlayıp amuda kalkıp aşağıya sarkıtırdım... O okurdu. O olsa zaten her halimle beni okurdu. Kitap olduğumu söylemişti. Şimdi beni kim okur bilmem ki.

Image title

Ben ondan başkasına sayfalarımı açamazken beni tüm acılarımla birlikte bütün sayfalarımı bütünüyle yırtıp dünyanın bir ucuna yolladılar sanki... Bir kapağı kaldı şuracıkta. İçsiz bucaksız bir anlam ifade etmeyen, boş ve amaçsız televizyon reklamları gibi kalakaldı şurada... Kimliksiz gibi kaldı işte. Ölüm; ona hiç yakıştıramadığım kahverengi kazağı gibiydi hep. Ölümü onun üzerinde görmekten çok hoşlanmadığım için görmezden gelirdim kazağını. Nerden bilebilirdim bir gün görmezden gelme yeteneğimin böylesine aşağılanacağını... Tüm işime gelen yetenek teknemin böylesine alabora olacağını... Şimdi hangi gözümle bakacağım bu gökyüzüne? Annemin ben küçükken dediği "ölenler gökyüzünde cennette hep bizi izlerler" gibi arkadaşımın dediği "ölüler perşembeleri sevdiklerini ziyarete gelirmiş" sözleri şimdi hiç olmadığı kadar raks ediyordu kulaklarımda,gözlerimde... Ben artık Perşembeleri hangi duygularla yaşarım? 

Şimdi gökyüzü cennetine bensiz uçan bu güvercini ne yapmalı? Gökyüzü artık benim için daha anlamlı.. Eskiden onun olduğu yer dünyadaki tüm anlam varlığının bulunduğu yerdi. O yürüse o anlamlar yürür vaziyette olurdu, o uyusa uyur vaziyette olurdu... Şimdi o dünyadan topladığım değerin büyüklüğünce bir gökyüzü hediye etti bana...Öylesine geniş ki,öylesine büyük ki.Şimdi hediyesini kalbimin en içlerinde saklamak vakti. Onunla birlikte oturup huzur bulduğumuz gökyüzü kaydırağından tek başına bir şekilde oturup yeryüzü salıncağına inme vakti... Beraber izlerken en sevdiğimiz sarı kırlarda, bayırlarda tek başına gezmek vakti... Ben gökyüzünü taşırken kalbimde her yıldızda onu hatırlayacağım, bana bakarken gözlerimin içine gülen o güzel gözlerini hatırlayacağım... Her ağlayışımda onu arayacağım..."


Etiketler: özlem hasret