Bu gidiş nereye?

Hiç sorduk mu kendimize “Fe eyne tezhebun (bu gidiş nereye “ diye? Türk toplumu, aile yapısı, örfü, adetleri, kültürü nereye gidiyor? İzlediğimiz televizyon programları bizi nasıl bi geleceğe sürüklüyor? Bu programlar adım adım beynimize, irademize nasıl prangalar takıyor? Bizi sadece tüketen, düşünemeyen, üretemeyen, kendini savunanayan bir millet haline getiriyor. Bunu anlamak için önce bu çabalarının temeline inelim; tarihsel bir bakış yapalım.

100. yılını kutladığımız Çanakkale deniz zaferinin mağlup komutanı Churchill “Sen dünyanın en iyi donanmasıyla bizi rezil ettin.” diyenlere şu cevabı veriyordu; "efendiler, anlamıyor musunuz? Biz Çanakkale'de Türklerle savaşmadık ki. Biz Allah ile savaştık. Tabii ki mağlup olduk." Buna rağmen halk protestolara devam edince bir havuzun başına geçiyor, eline aldığı iki balığı havuza bırakarak kalabalıktan iki gencin onları yakalamadını istiyor. Geçen zamana rağmen gençler bitap bi şekilde havuzdan çıkınca Churchill "Şu an havuzun içine hepinizi soksam, elinizle şu balığı yakalayın desem yakalayamazsınız."
"Fakat ben her gün elime bir kepçe alırım.  Bu havuzdan bir kepçe su dökerim. Bir müddet sonra bu havuzun suyunu bitiririm. Havuzun suyu bitince balıklar yaşayamaz, ölür. Ben kolayca hedefime varmış, düşmanımı yakalamış olurum." diyor. Ve ondan sonra halkına dönüyor 1915-1916’lar
“Ey halkım! Bu Müslüman Türkler kürdüyle türküyle, alevisiyle sünnisiyle, lazıyla çerkeziyle; iman denizinin, kuran denizinin, İslam denizinin, iffet ve namus denizinin, örtü denizinin, kardeşlik denizinin, birlik beraberlik denizinin içinde yüzen balıklar gibidirler. Biz ahmakça silahla onların karşısına çıktık. Yani elimizle denizdeki balığı yakalamaya çalıştık. Tabi ki perişan olduk. Gençlerin perişan olduğu gibi yakalayamadık. Ama bu günden sonra yapacağımız her gün dökerek kepçe kepçe havuzun suyu bitirildiği gibi biz azar azar basın-yayın, eğitim, vb. bütün yollarla  onları Kur'an'dan, İslam'dan, dinlerinden ayırmaya çalışacağız. Onların örtülerini, iffet ve namus duygularını kullanacağız, kürt-türk, alevi-sünni, laz-çerkez diye birbirine kırdıracağız. O zaman onlar her şeylerini bize kolayca teslim edecekler.” diyor.

Şimdi günümüze dönelim.

Kültürümüzü evlenme programlarında, örtümüzü kızlarımızın açıklıklarına göre yarıştıran sözde tarz programlarında, dilimizi gençlerimizin günlük sohbetlerindeki İngilizcelerinde, birlik beraberliğimizi bizi kendi emelleri için ötekileştiren siyaset programlarında, sevgi saygımızı hoşgörümüzü arkadaşların birbirlerini arkalarından vurduğu sözde ada yaşamını temsil eden programlarda, iffetimizi genç kızlarımızın sözde Türkiye güzeli olmak için yarıştırıldığı programlarda bıraktık...
Peki biliyormuydunuz; bu programların tamamının menşei aynı uluslararası örgütlere ait.  100 yıl önceki planlarını adım adım gerçekleştiriyorlar. Toplumsal değerlerimizi elimizden almak için bizi ötekileştiriyor. Dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi, örtümüzü elimizden almaya çalışıyorlar.....


Ey Türk genci uyan ve sor kendine BU GİDİŞ NEREYE?