Made In Batı

Bilim adamlarının soykırım tarifi ve tasnifi konusunda üzerinde ihtilafa düştkleri noktalar olmasına rağmen üzerinde birleştikleri en önemli husus 19. ve 20. yüzyılın; insanlık tarihi bu açıdan en kanlı dönemi teşkil ettiği bu dehşetin sistemli olarak ve yaygın bir şekilde uygulandığı yüzyıllar olduğudur. 

J.Rummel, 19. ve 20. yüzyılda da gerçekleşen soykırımlarda, mevcut iktidarlar tarafından çeşitli teknikler kullanılırak öldürülen insan sayısı 170 milyon olduğunu belirledi. İnsanın insana karşı gerçekleştirdiği her türlü öldürme olayı dahil edilirse bu rakamın 300 milyon yakın olduğu tespitini yapar. 1480-1758 yılları arasında 124 milyon insanın, İspanyol monarşisi tarafından engizasyon mahkemeleri kovuşturmaları sonucunda katledildiği ifade eder. Köle Ticareti; 1650'lerden itibaren Amerika kıtasında Kuzey Amerika, Brezilya, Meksika, Peru, Ekvator ve Karayipler 'de sahipleri Hollandalı, Danimarka, İngiliz, İspanyol, ve Portekizlilerden oluşan yeni sömürgeler oluşturdular. 

17. yüzyıl başlarında İngilizler 150.000 Afrikalı insanı gemilerle Amerika'ya ve Karayipler'e köle olarak getirdiler. İngiliz sömürgelerinde kurulan yeni tarım alanlarında çalıştırıldılar. Bunlar hiçbir şey; bilindik rakamlar... Bizce dünyayı boşalttılar. Kadın daha pahalı idi tabiki. 1650 yılında gelindiğinde, adalara gelen her dört kişiden üçünü Afrika'dan getirilen köleler oluşturuyordu. Afrika'dan en büyük köle sevkiyatını yapan zamanın ünlü armatör firması ve İngilizler için köle ticaretinin de bir nevi kontrölünü yapan Royal African Company tarafından 1680'lerde Amerika'ya getirilen her Afrikalı köle 5 veya 6 İngiliz Sterlini karşılığında satışa çıkarılıyordu. 1. Richard'ın müslüman halka yaptığı idamlarda ayrı bir konu; bakmayın. İnsanları bezdirmiş, artık yormuş olan bu krallar ülkelerinde de başka ülklerde de yalancı itibar tutturmuş olan sahtekar krallar kümesinden ibarettir. Aç bırakmak için yaktılar; 1607 yılına gelindiğinde Jamestown bölgesini işgal eden İngilizler, bölgede yakaladıkları her yerliyi kayıtsız şartsız öldürüyorlardı. Bu konuda tarihçi David E. Stannard şöyle diyor:

...Onun için yerlilere karşı her türlü öldürme olayını kendilerine reva gördüler, yerlilerin ekili anlarını da sırf aç bırakmak için yaktılar. 

Fransızların Cezayirliler'e karşı soykırımı; Fransızlaştırmak için kendilerine, ilk önce Cezayir'de ne kadar Arap, İslam ve Türk kültürü varsa bunun sistemli bir şekilde unutturulmasını hedef olarak seçmişlerdi. Fransız kültür, dil ve düşünce tarzının kabul ettirilmesiyle bu unutturmadan doğacak kültürel ve strüktel boşluğu kendilerinin dolduracağını sanıyorlardı. Bunlardan 300.000 kadar Avrupa'daki Fransız fabrikalarında işçi olarak çalışma yolunu seçmek zorunda kaldı. 

1954 yılında FLN'nin önderliğinde yürütülen bağımsızlık savaşının başlamasıyla Fransızlar bölgeye 50.000 asker gönderdiler ve daha sonra bu sayı 500.000'e çıktı. Fransızların savaşta en çok başvurdukları yöntem ise sistemli işkence uygulamalarıydı. Dillerine demircilerin demir fırınından aldıkları demirleri dillerine bağlıyorlardı. Fareli hapishanelere koyuyarlardı. Parmaklarını ince ince doğruyorlardı. Ayaklarını yakıyorlardı. Aç kurt köpeklerine yem ediliyorlardı. 

İşkenceden geçirilenlerin bir çoğu yapılan özel işkence uygulamaları sırasında öldü ya da sakatlandı. Hem şehitliği hem de acı çekmemeyi göz önüne alırsak gavur elinde ölmek iyidir... Ama sağ kalıp acı çekmek asla. Hala ilk çağ işkencesi nil çekiliyorlardı. Kafalarını taşların arasında sıkıştırıyorlardı. İşte bu eziyetlerde yaşamak çok zor olmalı herhalde. 1962 yılına gelindiği zaman 1.000.000'u buldu. 

Fransızlar, sistemli soykırımlarını coğrafi alanlarıda yok etmeyi kurumsallaştırdılar ve bu anlamda 8.000 köyü yok ettiler. Bunu yaparken Cezayirli gerillalara ve sivil halka karşı ellerindeki en son model silahlarla saldırıyorlardı. Bunun sonucu Cezayirli köylü nüfusunun yarısı bazı rakamlara göre de 1,8 milyon; Fransızların kullandıkları napalım bombalarının etkisiyle yok edilen evlerini ve verimsizleşen topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Ayrıca bir parantez konudan uzak (İngilizler yerlileri zehirleyerek çocukları öldürüp kadınları ilaçlarla kısırlaştırıp nesillerini yok etmeye çalıştılar.) 

Mardin'de dini facia; Misyonerler, cahil müslümanlarca evliya derecesinde hürmet görüyordu. Mardin'de insanları kandırıp sapıklaştırmak için yüzlerce okul açıldı, kapandı ama amaçlara çok ulaşılamasa da %20 ulaşıldı. Ama bu cahilliği cami cemaatleri, bilgin halk para toplayıp okul yaptırtarak önlemeye çalıştı bir yere kadar. Diyarbakır Valiliği durumu sultana iletti. Sultan çok üzüldü okullar belli bir süre sonra kapattırıldı. Size bir bilgi daha Ahmet Atalay kitabından alıntı: 

Mısır 'da bi'l-intizam, İngiliz doktorlar ilaçla temizleme bahanesiyle fazla miktarda krizol banyosuna sokarak gözlerini kör ettikleri on beş bin Türk esir, vatanlarına döndüler ama vatanı göremediler. 

İşte bunlar böyle cani ve ruhsuz insanlar