Halil ve Çocukluğu

"Büyük bir yaşama hazırlanıyoruz her adımda. Dikkat ediyorum da; yazık bize, yazık size, yaşlanmış çocuklarla adım atamayacağız geleceğe." Bu söz bir masal kitabımdaki karakter Halil'e ait. Halil küçük yaşlarda değil, hayatın büyüttüğü genç bir çocuk; 6.sınıf öğrencisi. Annesi ve abası okula gitmesini istemiyor. Olaylar vb. şeyler... Halil  de istemiyor aslında ama hayatın geleceğini görüyor. Okumuş insanların iş hayatında başarılı olduğunda nasıl saygı gördüğünü biliyor ve o da annesine-babasına bir ev almak istiyor. Filmlerdeki gibi yaşatmak istiyor. Halil ve ailesi en fakir aile. Bu köy biraz zengin ama bir kaç fakir aile de var. Onlar Halil'in kardeşim dediği İbrahim'in ailesi. İbrahim ve Halil aynı sınıfta. Yedikleri ayrı gitmez. Hasta olsa biri, kızmasın öğretmen kardeşime demi der, kolu sıvar ödevi yapar. Halil durumu ondan daha iyi olan fakir arkadaşlarının kullandığı yırtılmış gazetelere sardığı kitapları, 3cm kalmış kalemleri, şimdiki çocukların birbirine attığı silgi parçası kadar küçük silgi parçasıyla okula geliyor. Üstü başı yeni ama neden eski yaşlı müdürün hediye ettiği üniforma. Ayakkabı yok, yırtılmış ayakkabıyı terlik yapmış annesi bir kumaş ile. Annesi oğluna para veremiyor. Sadece ekmek veriyor, o da bayat bir ekmek. Şimdiki gençler kuru ekmeği bayat sanıyor, birinin ağzına değmemiştir bayat ekmek ömrü hayatında  ama onlar 50'ler, 60'larda yaşayan fakir bir aile; hatta en fakir aile işte. Ne olsun baba işsiz, anne ev hanımı. Gelen yemek, durumu iyi olan ailelerin 5-6 günde bir getirdiği yemek. O yemek çok güzel bir yemekti onlarca, oysa kalmış olan 3 günlük yemek yenmeyince o aileye gidiyordu. Bunlar olurken Halil, İbrahim'i karşısına alıp konuştu. "Ailemize biraz yardım edelim, köstek elini değil destek elini verelim." dedi. Ertesi gün ikisi başladı ailelerinden gizli işe gitmeye. Bakkal Selami iyi bir adam, dediklerini dinledi, tamam deyip yanına aldı. Çalıştıkları her gün istedikleri şeyi alacaktı. Maaş 2TL ise 2TL alabilirler ya da 2TL'lik peynir ve bunun gibi bir şeyler idi. İkisi çalıştılar, çalıştılar...  Lise zamanı geldi, gittiler çalıştıkları parayı sakladıkları araziye parayı çıkardılar.  Düşündüler "Paramız artık çok ne yapalım?"  "Yapacak bir şey yok biraz daha kazanmak gerek. Bunu tekrar gömelim ve biraz daha biriktirip tekrar değerlendirelim." dediler ve böylece önce lise biter, sonra da üniversite. Askerlik zamanı gelir. Askere gider bu iki genç; biri Amasya'ya, diğeri Antalya'ya. Askerlik biter, artık iş zamanı gelir. İkisi ortak bir iş yerine gider, iyi maaşlı süper bir iş yerine . İş yeri sahibi tiplerine bakar; "Köylüleri almıyoruz." der. Akşam rüyasında görür; eğer onları işe almazsa şirketi yarın yüzde yirmi zarar edecektir. Adam korkuyla uyanır ve inanmaz. Ancak sabah zarar olduğu açıklanır. Ertesi gün ise tekrar rüya görür; "Eğer onu almazsan yüzde elli zarar edersin." diye. Adam uyanır, dikkate almaz ama sabah tekrar gittiğinde zarar olduğu çıkar. Adam gece yatar ve bu sefer gelen adam der ki; "Şirketin yarısını  onlara vermezsen şirketin tamamı batar." Adam uyanır uyanmaz "O gençleri bulun!" der. Gider, elemanlar o gençleri bulur, şirketin yarısının onların olduğunu söylerler. Gelirler, anlaşmalar imzalar. Arsalar, evler, arabalar... Gençler bu yoğun günün sonunda yeni müthiş evlerine kavuşurlar. Halil  İbrahim'i çaya çağırır. Neden aşağılanırken bu konuma geldikleri hakkında yorum yaparlar, yaparlar... Akşam olur, herkes evine döner. İkisi de şu rüyayı görür; "Sizler ki ayakları altında cennet olan analarınıza bakmak için terlediniz, kendinizden vazgeçtiniz, süründünüz... Karşılığı bu ola ve o sakladığınız paralar ise 40 katı halde yerinde durmaktadır." Gençler bu rüya ile uyanırlar. Hemen köye arabalarla gidip annelerini babalarını alırlar, İstanbul'a şirketlerinin olduğu şehre getirirler. Paraları ise rüyadaki gibi 40 katı çıkar. Bu parayla ise ayrı bir şirket kurarlar. O şirketin tamamını ailelerine geçirirler. Bu şirketin diğer sahibi ise o rüyalardan sonra insafa gelir. İyi bir insan olur. Öleceğini anlayınca ise şirketin tamamını o gençlere teslim eder. Geride ailesi olmadığı için tüm masraflarını bu kardeşler öder. Eyüp'e çok güzel bir yere gömülür. Onun için kazanlarca yemek dağıtılır ve Bakkal Selami'nin fakir çocukları ise şirketlerde müdür yardımcısı konumuna gelir.

Bu hikaye benim iki arkadaşım, hocamın hikayesi. Ben hikayeye vurdum, siz kendinize vurun. Sizi eve çağıran annenize küfürler edeceğinize sevginizi verin, sizler de yükselin!