temmuzlu günler

Dünyayı keşfe çıkmış bir gezgin olarak nitelendirmekteyim ruhumu. Kutupların o baş döndürücü soğuklarında iliklerime işlenen sert havanın eşliğinde, rast geldiğim; ufak, renksiz, biçimsiz penceremden bakmaktayım hayata, insanlara ve dahi sana...

Çok şey ister Adem'in evladı. Bazen o kadar çok şey ister ki, özünde neyi ve kimi gerçekten istediğini kestiremez. Fakat bilir neyi istemediğini. Kimden vazgeçtiğini çok iyi bilir.

Misal;

Fuzuli olsun isterdim hayatımda; Mecnun'dan füzun aşıklık istidadının kendisinde olduğunu haykıran, başı dik bir Fuzuli. Yahut aşkından çöllere düşen Mecnun'u bulmak isterdim, kızgın kumlarda. Güzelliğiyle dişilere parmaklarını kestiren Yusuf'la aynı zamanda yaşamak isterdim. Asırlara damgasını vuran Einstein'ın aklını başından alan olmak isterdim. Getireceği her inkılap öncesi sırtını sıvazlayacağım Atatürk ile yaşlanmak isterdim. Davası uğruna hayatını gözden çıkaran Che'nin gözlerine bakmak isterdim. Hülasa bunlar içinde neyi seçeceğimi bilemezdim belki fakat yanımda olmasını istediğim Sen'i artık kara gözlerimden çıkardığımı bilmeni isterdim.

Kutuplarda açtığım pencereme gelen yolda donarak mazi olan 'gölü' içimdeki küçük radikal kadınlar gözlerime gömdüler; çalan Nazım Hikmet şiirinin eşliğinde...

Ve dedi ki Hikmet;

Bence artık sen de herkes gibisin...