Ya da Öyle Bir şey

Bir sükut bu kabulleniş. Gidişlerim olmadı hiç. Çünkü tüm gidenler bana kalanın canının ne kadar yandığını öğretti. Kimseye kalan olmanın acısını yaşatmak istemedim. Gidemesem de gitmelerini bekledim. Kül tablasına sigara basmaktan yorulmuşluklarım var benim. Kalan olmanın verdiği lüks olsa gerek. Ya da öyle bir şey. Gelenler giderler, gidenler dönerler, dönenler kalanı bulamaz, bekleyenler kalırlar, kalanlar beklerler, kalanlar kendilerinden giderler. Ya da öyle bir şey. Sanırım kalbe hücum edenlerin akıldakilerden fazlaymış sayısı. Üçer beşer gelirler, sonrasında şaşar bezermiş insan. Ben bezmedim yine de. Beşinci mevsimi, on üçüncü ayı, elli üçüncü haftayı ve sekizinci günü bekler gibi bekledim bazı şeyleri. Ya da öyle bir şey. Hep imkansızlıklara aşık olur, sonra da imkansızlıklar aşk olurdu. İmkansızlıklara da aşk olsun. Sahi aşk demişken; her gelene aşk denmez. Nasıl midesi alır ki bir insanın her gelene aşk demeyi? Aşk; zamana boyun eğmeyip beklemektir. Aşk bazen gelmeyeceğini bile bile beklemektir. Ya da öyle bir şey. Şimdi aşktan mı vazgeçiyorum yoksa kendimden mi bilmiyorum ama ben beklemekten vazgeçtim. Kendime varmak için gidiyorum! Zor ama bir gün kendime rastlarsam ona iyi bakarım. Çünkü hiç bi kişilik benliğime sahip çıkmadı, hep kendilerini aşılayıp beni bana düşman ettiler, ben kendime düşman oldum sonra kendimi kendime küstürüp kendimi kaybettim. Şimdi ya vazgeçiş de ya da öyle bir şey...