Teslimiyet

Sanki damlalar ebediyetin çağrısı.

Sanki kocamanca teslimiyet dalgaları.

Yaşadığımız dünyada kim ne derse desin, kim tutunacak başka dal ararsa arasın sonunda hakikata susayacak. Aradığımız küçük bir kıpırtı değil mi? "Hadi bir şey gelsin ben de mutlu olayım, ben de kurtulayım ruhumu acıtan onca parçadan, bir süre, sadece bir süre" demez miyiz çoğumuz? Belki rahatlığı bulamadığını sanan onca ruh kendi benliğinden kaçıyor sırf bu yüzden. Bezm-i Elest'te verdiği sözden dönüyor.Sırf gönderilen onca rahmeti şer olarak gördüğü için. Sırf kendine verilenleri unuttuğu için.Bir söz verildi Müminlerce, Evet' dedik evet sen bizim Rabbimizsin. Fakat aynaya bakılmalı ki sözden dönenler görülsün. Nedir bu isyanımız? Neden inanç ihtiyacını görmezden geliyor kendini yoldan dışarı atanlar? Ya da neden isyan ediliyor içten içe.

İşte yapbozun kayıp parçası, Teslimiyet. Tevekkülün sınırlarını bilemiyoruz. Teslimiyette gizli güzel sırları kavrayamıyoruz. Halbuki ne merhamet tomurcukları gizli etrafımızda, ne umutlar gizli. Fakat önceliklerimiz o kadar değişken ki, gerçeklere kapalı bir hal alıyor. Öncelik olarak saydığımız onca şey bir engel oluyor ve asıl Önceliklerimizin üstünü kapatıyor.

Bir yerlerde küçücük bir fısıltı duyuyoruz bazen ve duymak istediğimizde ise dahada büyüyor, gösteriyor kendini. İşte o teslimiyet çağrısı.Bazen olarak adlandırsakta aslında günün her dakikası, her yaratılmış o değerli zamanda o ses çalınıyor kalbimize. Sanki, 'Ben senin varoluşunum, ben seni sen yapanım, ben beşerin sevgi ve merhamet eksiklğinde aradığın çağrıyım' der gibi.. Ki biliyorum, her o çağrıyı dinleyenler duyamayanlara üzülüyor. Mutluluğu maddede arayan onca varlığa acımaktan başka bir şey hissedemiyorlar. Teslim olacağı Varlığın kudretini görebilecekleri halde kendini kapatıyorlar.

Ne olur sanki , Mevla'm neylerse güzel eyler diyebilsek her an.

Ne olur sanki deveyi bağlamayıda, haydi Allah'a emanet diyerek arakamızı dönüp gitmeyide başarabilsek.