Çaya damlayan ayran gibi

Şimdi bir küçük çığlık acıtır varoluşumu. Neye nedir demeden ve kalınan şu küçük dünyanın dünya kadar yolu var önümde. Ruhu acıtan onca şeyin zihne vurdukları sevginin birer umursamazlığı mıdır?

Uçar mı ki üflesem,

Konar mı ki durdursam.

Uçurtma kadar derin mavilik, sürekli bir ip ve uzak bulutlar. E hani gökkuşağı kim sakladı?

Arasam bulurmuyum ki?

Arasalar kaçar mı ki?

Küçük çok küçük mutluluksuz damlaları kim böyle büyütür ki gözünde. Oturup kaldığım bankın yanındaki ağaç saklarken benden acımasızlıkları, kim anlamış, oturanlar kime anlatmış ki. Kim bir bulutu cebine sığdırmışta kaçmış böyle?

Kovalasam yakalar mıyım?

Kaçsam bulur muyum?

Göğün bile dar geldiği seher vakitleri sendeletiyor dimağımı, hani parçaları? Birbirine batan parçaları arıyor bakanlar ki aramalılar bulmak istiyorlarsa, aramalılar hüzün boyunca.

Zemini değil.

Ve zemini hiç değil.

Onca konuşulan hayatın verdiklerini beğenmeyenler arasında, bir kaç beğenene rastlamak iyi olurdu sanki.

Beraber beğenirdik.

Beğendirirlerdi bana.

Bir kaç yudum tefekkür vazifesi mesela.

Arap saçı duygularımı zihinlerine yerleştirmeye çalışsınlar diye değil, aslında aynı şeye sahip olduklarını bilsinler diye. Biraz farkındalık ve ufku ben'likle sınırlanmasın da diye. Hem öyle diye,hem de öyle değil diye.

Çağırsın beni.

Hem de bulmasını diye.