ben dediğim

Bu zamana kadar hep hayal dünyasından yazdım.

Önce perdenin kıvrımları kadar ömür biçtim kendime.

Sonra "yaratılanı Yaratan için sevmek" haline,

Aşk dedim tereddütsüzce.

Kâh özür çiçekleri ektim

Yasak elmaya sahip firdevs ağacının etrafına

Babamdan korkmadığım kadar korktum,

Halı desenlerini bir bir ezberledim duada,

Kâh masal kahramanı oldum,

Şefkatine hasret, anne kucağı olmayanlara.

Ve şahdamarımdan daha yakın olanı hissettim defalarca

Rabbim adıma nisâ koydu; ol dedi oluverdi işte

Benimse dilimdeydi birinci ve dördüncü vakitte

"Allahümme ecirna min şerrin nisâ"

Siz bilmezsiniz, arkamdan Kur'an okumuşluğum bile vardır benim.

Güçlü iradeye sahip olanlara imrenmişliğim,

Tadım kaçtığında çaya şeker atıp zorla içmişliğim,

Tesiri olmayan laf kalabalığından kaçmışlığım...

Derken deli doktoru oldum mora aşık, mora deli

Ben de sinek kanadı kadar değer vermedim dünyaya

Sonra kendimi unuttum bana bahşedilen nisyanla.

Nokta kadar benliğimi koymadım artık cümlelerin en sonuna

Vakit tamam dedim, atladım bir cambaz ipinin üzerine de

Düşerken öyle bir "Allah" dedim ki, imrendi Hak erleri bana içten içe.

Özlenen İstanbul oldum, yemin ettim ölene dek bekleyeceğime.

Bir çocuğun gözünde anne oldum, "beni en çok kim seviyor" diye sordu,

"Allah" diye fısıldadım usulca kulağına

Bi' yol tutturdum ki sorma, inadım laz inadı...

Ama beni o yoldan alıkoymaya yetmişti "imdat" çığlıkları.

Gözümü açtım, bir ameliyathaneydi galiba burası.

Biraz daha, biraz daha derken,

Sırılsıklam olmuştum bile yağmurun altında

Açma tenezzülünde bulunmamıştım yanımdaki şemsiyeyi de.

Dalımdan daha yeni kopmuştum, hikmetinden sual olunmayanın izniyle

Tesadüflere yer yoktu hayatımda.

Tevafuk eseri bile görememiş, duyamamış ve bilememiştim.

Ve sonunda gelmiştim hayal kurmanın son noktasına.

Uyandığımda sanki uyuyakalmıştım filmin en güzel kısmında.

Gece, bir sihir gibi inmişti de şehre,

Hayallerim alınmıştı, artık dönemezdim geriye.