Dost Sandıklarımın Şerefine

Dostluğun en başında kimseyi kendin gibi görmeme kuralını öğrendim. Senin gibi olsalardı sen olurlardı. Senle başlar senle biterdi o zaman yaşam. Sensizlik diye bir kavramda olmazdı. Sanma herkes senin gibi sever, senin gibi özler, senin gibi önemser seni…

Almış başını gidiyor bahaneleri ve yalanları dostluğuma inat yapar gibi. Ya bunlar dostluğu bilmiyor ya da dostluk bizim bildiğimiz gibi gitmiyor. Bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğunun üzerinden kırk yıl geçmiş sanırım. Ne hatır kalmış nede kahvenin tadı. Gönül muhabbeti unutmuş. Artık bahane ve yalan olsa ne olmasa ne…

Anlaşılan zaman geçtikçe dostluklar ucuzluyor. Önceden böylemiydi dostluklar. Dostumuzun koyduğu noktayı bile değişmezdik dünyalara… “Bir nokta nedir ki koskoca dünyanın yanında, ben olsam dünya derdim” de diyebilirsin. Ama benim için dünya dostumun koyduğu o nokta etrafında döndüğü için nokta derdim o nokta olmasa dünya nereye gidecek ki!!! Şimdi bir nokta koyma zamanı hatırlanmak ve unutulmamak için… Ancak bunu bile anlamayanlara noktadan sonrası teferruat be kardeşim…

Bazen bazı şeyleri bitirmek, yenilerine başlamaktan daha zor olur… Artık gözlerim bile cimrilik yapmaya başladı. Dökecek tek damla gözyaşım kalmadı… Tabi sen ağlamazsın, gideni tınlamazsın, yerine yenisini bulursun, adamı takmazsın, sana söylenen sevgi sözlerine “bir sus ya” dersin ve “seni anlamıyorum” der üzersin adamı... “Ben değişmem ben buyum” deyip adamın ağzına lafı tıkarsın…

Ben aslında sana kızmıyorum biliyor musun kendime kızıyorum. Hani insanın en çok neye ihtiyacı varsa tek amacı da onu bulmak olurmuş ya. Benim de eksiğim dostluktu… Ama kızmıyorum sana. Sen bana kendinden fazla kimseye değer vermemeyi öğrettin… Ve yarama basa basa dost arama bulamazsın dedin. Sana çok teşekkür ediyorum belki sende hakkım yoktur ama senin bende var bana dost aramanın şerefsizlik olduğunu öğrettin…

BENİ SAKIN YALNIZ ANLAMA. ETRAFIMDA SEVGİYİ HAK EDEN BİR SÜRÜ İNSAN VAR AMA BENİM SEVGİMİ HAK EDEN İNSAN KALMADI.

Kusura bakma bu aralar huysuz ihtiyarlar gibiyim. Geçmişimi, dostlarımı, dost sandıklarımı, emek verdiklerimi, anılarımı ve her şeyi sorgular oldum… İnanır mısın bunca sorgulamadan sonra elimde kalan o kadar az şey var ki. Bir elimin parmak sayısını geçmeyecek kadar emek verdiğim ve bol miktarda dost sandığım ve boşuna verdiğim değerler...

Bu kadar mı geçmişin hatırı bile diyemiyorum çünkü geçmişte-kilerde dost sandıklarımmış.

Şimdi haddim bile olmadan sana nasihat vermek istiyorum. Sahte dostluklarda elin dizginlerde yürümelisin. Kimseye dostum dememelisin, kendinden başka kimseye güvenmemelisin birde kardeşim gönül dediğimiz şey çok derindir. Onu asla ve asla kırmamalısın Mevlana’nın da dediği gibi “gün gelir sende kırdığın yerden kırılırsın”…

Şimdi; şu saatten sonra yola çıksan bana gelsen ne fayda. Dostluğumuzu bir piç gibi bir hiç gibi ortada bırakıp gittikten sonra, dostluk namına ne varsa onu benden sildikten sonra, bana yalan söyledikten sonra gelsen ne gelmesen ne…

Çaba demiştim sana; evet çaba güzeldir ANCAK çabaladıktan sonra tekrar orayı yıkmanın ne anlamı var. Oyunlarına başka sebepler bul artık… Aklında takılı kalmak istemem…

Ne olur bakma öyle mahzun mahzun canımın içi demiştim sana hatırlıyor musun? Gözlerin de ayrılık koktuğu için söylemiştim onu… Oysa çok sevinmiştim sana az önce doyasıya bakarken. İşte canımdan çok sevdiğim dostum, işte uğruna yaşamayı göze aldığım sızım demiştim… Söylesene sana olan bu sevdamı ve emeklerimi diken üstünde bırakmak mıydı tüm amacın… Ve onca uykusuzluğum sırf sen beni *iktir et diye miydi?

Neyse gelince beni özledin mi diye sorma? Çünkü özledim… Hayatımı hayatına adayacak kadar çok özledim. Eğer özlem dokunmadan hissetmekse evet seni ölümüne özledim.

İŞTE BU YAZIM, BUNCA SEBEPTEN DOLAYI SANA DEĞİL, DOST SANDIKLARIMIN ŞEREFİNE…

Adem KOÇAKER

Kalemin Secdesi