Kendi Yüreğimin Gurbeti

Ben sanmıştım seni… Yabancılaştıramadım seni yüreğime, engeller koymaya çalıştım kalbime, mesafeleri yar ettim gönlüme, şimdi kendi yüreğimin gurbetinde ölüyorum işte…

Sen uzaksın artık bana… Yüreğin uzak, sesin uzak, kokun uzak, hatta artık bedenin bile uzak… Yanımdasın, yakınımdasın ama kırıldıktan sonra bu gönül; şu saatten sonra gelsen neye yarar. Biliyor musun ben senin adını gurbet koydum artık. Sıla koydum. Acı koydum. Hasret koydum. İnanır mısın ben senin adını ölüm bile koydum… Şimdi ise kendi yüreğimin gurbetinde adını oluşturan tüm harflere zincir koydum…

Tutsak olmuş bir sevdanın peşinden koştum hiç durmadan. Gitme demek istedim ama çıkmadı şu kelime dökülmedi gönül dilimden. Aslında özledim demekte istemiştim ama kelimelere sığdıramadım bu kelimeyi… Şimdi; özledim seni. Sana dokunmayı, boynundan bir öpücük almayı o arada kokunu doyasıya içime çekmeyi, her çekişte içime içime bir ayaz gibi işleyişini özledim. Şimdi ise kendi yüreğimin gurbetin de özlemin adını acı koydum…

Sen benim sadece dostum değil hayatım oldun. Çünkü ben seni hayatımın tam ortasına koydum… Ki senin yerin herkesi kıskandırsın… Acı ama unutulmamış anılar içimi çok yakıyordu. Kimseyle paylaşamıyordum, korkuyordum… Mesafeler katran karası olsa da çıkıp geldim. Beni dinlemenizi istedim… Çünkü size güvendim. Çünkü siz hayatıma anlam katan tek insandınız. Anlamsız hayatın ne demek olduğunu biliyor musun? An acısı da bu kadar anlamsız bir hayatı yaşamak zorundayım.

Ben seninle tanıdım acının en hüzünlü yanını. Kendimde duydum hiç söylenmemiş gizli yalanları… Öğrendim hiçbir zaman unutamayacaklarımı. Ben sendeyken hissettim gözyaşlarının ıslaklığını. İlk kez sende gördüm acının bir insana bu kadar çok yakıştığını. Ve bana bakan masum gözlerinde gördüm hüzün dolu yüzünün en güzel yanını.

Bana hüzünle ve sevgiyle bakan gözlerin bugün benim için bir kere gülsün olur mu. Sen bana öyle bakarken içimde bir şeyler koptu sanki. Kendi acımı unutup oturup senin için ağladım bu sefer… O günden beri günlerimin hiçbir anlamı yok biliyor musun? Niye mi; seni üzdüğüme üzüldüm, beni üzgün gördüğün için üzüldüm. Önceden her şey çok farklıydı, kimseye ihtiyacım olmazdı. Alışmıştım artık yalnızlığa… Ta ki senin kadar iyi bir dostu tanıyana kadar. Yanımda olmasan da yaşadığını bilmek bile bana mutluluk verirken o hüzünlü gözlerin bana bakışı her şeyi değiştirdi. Nedense artık yanında olup sana bir nebze olsun destek olmak istiyor yüreğim.

Ben seni sevginin tüm isimleriyle sevdim biliyor musun… Sana olan sevgime hiçbir zaman bir ismi layık görmedim. Ki göremem de zaten; o kadar değersiz bir insan değilsin benim için. Değer demişken; şah damarını bilirmisin. Bir insanı öldürmek istediğinde oraya bir bıçak sallamak yeter… Sen de benim şah damarımsın.

Neyse bu kadar zırva yeter değil mi? Sen okumaktan ben yazmaktan sıkıldım. Her zaman hakkını bana helal edeceğin günü bekleyeceğim. Çünkü seni üzdüm… Hayat bir güldür elbet solacak. Bir gün sırtıma kara topraklar dolacak. Mezar taşımda sevilmeden seviyordu yazacak. Ve bu cansız yazılar benden size hatıra kalacak…

Adem KOÇAKER

Kalemin Secdesi