Yalan Oyunu

Bu gece soğuk..

Ellerim ceplerimde yarısı harab olmuş kaldırımlarda yürüyorum. Düşünüyorum; ağzımda sonuna gelmiş bir sigara, ayaklarımda yırtılmış bir çift ayakkabıyla.

Umutlarım, yorgun bir savaşçı. Hayallerim bozuk bir musluktan akan su damlaları gibi boş yere yitip gidiyor. Oysa bir hayatım vardı. Sevdiklerim, hayallerim, umutlarım... Şimdi neredeler? Gece soğuk, rüzgar yırtılmış, ceketimi delip göğüslerimin ortasına bıçak gibi saplanıyor. Çektiğim sigara dumanıyla iyiden iyiye beni bitiriyordu. Tanıdığım herkes yalan söylemişti; sevdiğim, aşık olduğum insan bile... Herkes iyi oynuyordu yalan oyununu. Hayatın bana biçtiği bu oyunda rolüm hep ebe rolüydü. Gözlerimi yumar, geçen saatleri saydıktan sonra gözlerimi açarak yalan söyleyenleri bulmaya çalışırdım. Nitekim herkes "sobe" derdi ve yine ebe olurdum. İnsanları tanımak için çok çalıştım ama hiç tanıyamadım. Benim için aptal mı dersin bilemem ama gözümde bir çaresizlik, deniz kıyısından martıları izler gibi izledim sobe diyenleri.

Ellerim ceplerimde, rüzgarla birlikte yürüyorum sonsuz olmak için. Bu gece soğuk ve yanımda benden başka bana yalan söyleyebilecek hiç kimse yok. İnsan neden avutur kendini veya başka insanları kocaman bir hayatı niçin yalanlar üzerine inşa eder?Galiba sorularımın cevaplarını bulamadan hayattan emekli olacağım. İnsanlar çok iyi oyuncular, kimisi tüm yalanları sineye çeker sırf tutunmak için; ondan başkası olmadığı için. Kimisi de tüm yalanlara yalanla karşılık verir; kendini temize çıkarmak, ruhunu ferahlatmak için.

Hayallerimi bir bir kaybettiğimi, umutlarımı paramparça ettiğimi bu yaşımda anlayabildim. Her şey için geç mi kaldım bilmiyorum. Öylece yürüyorum düşünerek... Neyi geri getirebilirim diye aklımı meşgul ederek... Belki dedim kendi kendime belki son bir umut, belki özlediğim her şeye kavuşmak için son bir kıvılcım.

Durdum.

Her şey, kaybettiğim her şeyi geri getirebilmek için elimden ne gelirdi ki? Zihnimdeki bütün güzel olan şeyleri hayallerimin parantez içlerinde bırakmıştım. Umutlarımın kırıklarında, hayatımda açılan oyukların içinde bırakmıştım. Bütün ömrüm böyle geçecekti. Gönlümün satır başlarında bıraktığım o ''sevgi=güven'' denklemini artık çözemeyecek kadar yorgundum..

Yürümeye devam ettim. Hiç durmadan öylece yürümeye devam ettim. Bile bile umutlarımı, hayallerimi, içimdeki bu çaresizlik duygusuna feda ettim. Ve kendi kendimi hiç olmamışlık duygusuna terk ettim..

Yüreğim boş bir oda,aklım terk edilmiş bir kasaba ve ben... Bu yalan oyununda, yalan söylemeden ebe olmaya veda ettim...