Kendime Esir Düşmüştüm

Yağmurluydu hava, rüzgâr beline dolanmış bir ağacın. Yaprakları savuruyordu düşlerimi balıkçı teknelerine.

O tekneler kadar yıpranmış, dibi kadar yosun tutmuştu yüreğim. Düşüncelerim balık ağları kadar karışık, gözlerimde karşımdaki deniz kadar biriken yaşlarım.

Kendime esir düşmüşüm. Bir zindan kadar karanlık, kalbime kıyamet günü kadar uzak aydınlık. Sırtımı kemirir fareler, zindan, dilimde bir yalnızlık...

Özlediğim şeyler vardı. Bana bakan, beni büyüten gözleri, ruhumu ferahlatan gülümsemeler, düşüncelere daldıran kitaplar. Ne bileyim işte beni bu zindanda meşgul eden her düşünce...

Yaşamak sorun olmaya, hücrelerim bedenimden ayrılmaya başlamıştı. Yağmur bana küsmüş, yerini ılık esen rüzgârlara bırakmıştı. Kendi içimde kendimi bitiriyordum. Saat yaklaşmış, vakit azalmıştı. Öğrendim; insan ancak kendini tüketir. Acı ne olursa olsun unutmazsın belki ama yine de devam edersin...

Bu kez haklıydım kendime karşı. Kendime karşı ilk zaferimdi ama ruhum çekilmeye başlamıştı. Gözlerimi yıldızlara taktım umutsuzca, yaşamadığım umutları kalbime astım. Gidiyordum. İlk defa kendimi ezebilmiş, ilk defa galip gelmiştim... Kendime son kez güldüm.

Ama dolmuştu vakit, silüetimi son kez gördüm..

Kendime esir düşmüştüm..