Bir Dilim Kek

Bir dilim kek...

Zor bir günün akşamında kendime dair çok güzel planlarım vardı.... Mütevazı, küçük ve bana özgü.....

Vardır benim böyle küçük mutluluklarım....... beni dinlendiren, kendime getiren, zor anların sonunda kendimi ödüllendirdiğim..... o gün de böyle oldu! koşturmacayla geçen saatlerde bir tarafım, diğer tarafımı teselli ediyordu.... "Akşamı bekle!"

O iki taraf geceyle gündüz kadar farklıdır birbirinden.... Birinin adına mantık deniyor, diğerininkine his... Hep çatışırlar birbirleriyle.... hiç uyuşamazlar.... mantık hissi şımarık, uçarı ve çocuksu bulur, his mantığı; katı, tavizsiz ve hayattan zevk almasını bilmeyen koca bir budala!.... His zora gelemez. Duygusaldır..... kırılgan ve hassas... Hemen pes eder, "üf bunaldım ben" diye mızmızlanır; mantık oyalar onu: "Olmaz! bunların yapılması lazım, senin uçarı tavırlarından bıktım, kuralları boşveremezsin, yaşamın getirdiği yükleri kaldırmak zorundasın, sorumluluklarından kaçamazsın."

Mantık galip gelir her zaman. His gece ve gündüz kadar farklı olduğunu düşündüğü mantık karşısında çaresiz susar gündüzleri... Geceyi bekler sabırla... Çünkü mantık gündüzle birlikte görevini tamamlamış, meydanı ona bırakmıştır. Hüküm sürme sırası ondadır. Bu sefer o mantığı konuşturmaz, müdahalelerine karşı çıkar: "Gündüz ve gündüzün getirdiği mekaniklik senin alanına giriyor ama dokunma gecelerime ve o bilmiş çeneni kapa!"

Mantık ve his didişip dururken, ben ipleri elimde tutmakla mükellefim.... Mantığa da hisse de saygım büyük! Buldukları çözüm de şimdilik hoşuma gidiyor. Zaman zaman ağırlığımı koyarak; gündüzleri hisse, geceleri de mantığa yol verdiğim oluyor.... ki kendimi tamamen teslim etmeyeyim onlara... Akıl yapıyor bu düzenlemeyi. Hissi davranılması gereken yerde mantığı, mantıklı davranılması gereken yerde de hissi susturarak işi hallediyor....

Hep beraber gül gibi geçinip gidiyoruz işte! Birkaç büyük sorun yaşadık evet, mantık bazen aşırıya kaçarak, hissi epey küstürdü, his de intikamını taşkınlık yaparak aldı mantıktan ve beni çok zor durumlara düşürdüler ama neyse ki akıl bir şekilde toparladı durumları....

Neyse! O zor günde mantık hiç fırsat vermedi hisse ve hepimizi çok yordu. Ve bizi "akşamı bekleyin" diye oyaladı. Hepimiz haşatımız çıkmış bir şekilde, (şimdi yalanı yok, mantık da çok yoruldu) akşamı bekledik... Bildik kendine gelme yöntemleri ve sırtı şöyle verip bir yerlere, şımaracağız hepimiz. Nevaleler hazır.... hatta bir dilim kekimiz bile var! Laf aramızda iki tane de yeni film.... (Hırsın ne demeyin.... bizde öyle.... şımardın mı kimse önümüze geçemez!

Tam kendimize gelmiştik ki acı acı kapının zili çaldı.... ve ben "acı acı çalmak" ne demek, galiba ilk defa bu kadar farkına vardım.... Evde yokuz numarası için çok geçti zira müzik seti hiç bangırdamadığı kadar bangırdıyordu. (Tamam, bangırdamasa da o kapı Velhasıl-ı kelam şöyle diyeyim; ne o kek yendi, ne de biz yani muhteşem takım(!) "mantık, his, akıl" şımarabildik!.... Melûl melûl baktık, kaybolan bir akşamın ardından.... en çok da yenmek için büyük bir özlem beslenen kekin ardından.....

Aradan iki gün geçti ve o kek hâlâ duruyor.... Yenecek mi? Hiç sanmıyorum! Sanırım hiçbirimiz havamızda değiliz ve galiba his mantığa fena halde küs!.... Onlar barışana dek de bize şımarmak haram!...