Neden Nefret?

Sevdiğiniz birinin sizden nefret etmesi mümkün mü? Bugünlerde bu soruya cevabım evet. Oysa kalp kalbe karşıdır sözüne inanırdım ben.

Sevdiğinize nefretle karşılık veren bir kişiden aldığınız cevap ve tepki karşısında, suratınızda sabitlenen şaşkınlık ifadesi ve istemdışı tekrarladığınız ‘Allah Allah’ ile kalıverirsiniz. Empati kifayetsiz kalır, aldığınız cevabın sebebine ve anlamına yönelik onlarca tahmin kafanızı karmakarışık eder. Ardından, sıkıntıdan bir anda saçları beyazlayan insanlardan olma korkusu sarar içimizi.

Anlayamamak, anlaşılmadığını düşünmek ne zor! Hiçbir şey yapamıyor olmanın çaresizliği, kabullenememenin insanı mücadeleye zorlayan gücü. Defalarca mağlup olmaya rağmen, yenilen pehlivan güreşe doymazmış deyişini doğrulayan çabalar. Bütün bunlar insanı kısa sürede 5-10 yaş ileriye terfi ettiriyor.

Bir adam duymuştum; ölümün nasıl bir şey olduğunu yazacağım diye açmış gazı, almış eline kağıdı kalemi beklemeye başlamış. Yazabildiği tek cümle, ölümün gerçekliğine inandım olmuş. O adam gibi ben de yaşayarak insanlar arası iletişimin bir sanat olduğunu ve bu sanatın sanatkârlarının baş tacı edilmesi gerektiğine inandım.

Söyleyin, şehrimizde birbiriyle konuşmayan, birbirine düşman gibi bakan insanlar yok mu? Bırakın şehri okullarımızda, işyerlerimizde de yok mu hiç. Bu minnacık topluluklarda dahi farklı farklı gruplar var. Çoğu kişinin aralarında konuşmadığı kişilerin listeleri var. Nedir yani? Paylaşamadığımız ne? Bazen o kadar anlamsız geliyor ki bana. Haberleri dinleyip, dünyanın karmaşasını gördükçe, kendi anlamsız dertlerimden utanıyorum. Halime şükretmekte ne cimri olduğumu hissediyorum. Bütün kızgınlıklarım geçiyor. Hepsine bir sünger çekiyorum.

Ölümlü dünya; gurur, kin, küskünlük çok anlamsız. Küskünlüklerin giderilmesinde ilk adımı atan kişinin çok sevap kazandığını biliyorum. Ve herkesin de bunu bilmesini temenni ediyorum.