kader(!)

Günün telâşesi başladı yine,

"Gün doğmadan neler doğar" ın izinde.

O da ne? Umutlar kömür karası bulutlar olmuş.

Rahmet damlaları çiselemeye başlamış,

Yerin bilmem kaç metre altından, bilmem kaç metre üstüne.

Tersten esen hayat rüzgârı misâli.

Yeryüzünde değil bu sefer bekleyişler, tam tersi...

Haydi açılsın simsiyah şemsiyeler yerin altına doğru!

Birazdan başlar can havliyle kurtarılmayı bekleyenlerin gözyaşı seli.

Evet, boşaydı bekleyişler

Madenin tozuyla teyemmümler alınmış bile...

Ve en sevilen nasırlı eller uzanmıştı semâya.

Burası yangın yeri, sen ötelerde yakma ya Rabbi!

Kurtulan geri dönmek istedi maden ocağına

"Kardeşim" dediği baba olacaktı zirâ.

Çizmelerine sarı demeye bin şahit ararken biz,

Pîr-u pâk örtüler gibiydi onların gözünde dünya.

Bak şimdi inleyen bir nâr olmuşlardı hepsi

Belki sadece onlar yaşayan ölülerdi,

Ama yanarak ölmek hiçbirinin kaderi değildi.